'' 12 eylül sonrası diyarbakır cezaevine girdim. her gün tanrıya; 'canımı al da beni bu işkenceden kurtar' diye yalvarıyordum. ölüm bile elimize geçmiyordu. askerler arasına çırılçıplak getirip copla dövdüler. tuvaletlerde pislik yediriyorlar, 24 saat işkence yapıyorlardı. dayaktan her yerimiz simsiyahtı. bir gün adam copunu kaldırmış 'atatürk'ün annesinin adı ne' diye sordu, bildiğim halde söyleyemedim, aklım copa takılmıştı. gece baskın yapılıyor, dayakla marş okutuluyordu, korkudan 56 tane marş ezberledim. birçok insan cezaevinde gözümüzün önünde öldürüldü, yüzbaşı doktora bağırarak, 'rapora ranzadan düşme yaz' diyordu. bir asteğmeni gözlerimle gördüm, 'insanlığımdan utanıyorum' diye ağlıyordu. cezaevinden çıktıktan sonra şafakta uyanıyordum köyün etrafı panzerle sarıldı diye. geceleri uykuda ayağa kalkıp marş okuyordum korkudan''
bunca şeye rağmen hala ' kardeşlikten ve barıştan' bahsediyor. silahlar sussun, kimse ölmesin diyor. gerçekten bazı şeyleri aşmış her şeyden önce örnek insan. bu büyük erdemliği ben gösteremezdim. kendisi hala kin kusanlara, nefret besleyenlere, kan isteyenlere örnek olması gerekiyor.