elim telefona gidip geliyor, arasam mı, mesaj mı atsam... sonra bir bakıyorum msn de onlinesın. bu sefer açıyorum pencereyi, elim klavyeye gidip geliyor... yazsam mı yazmasam mı...
bugün senin doğum günün, hayata ilk gözlerini açtığın gün. doğum günü kutlamayı sevmem, bilirsin. samimiyetsiz geliyor bana doğum günü kutlamak. iyi ki doğdun derler dalga geçer gibi. insanlar neden doğum günü kutlamayı sever ki. böyle bir dünyaya geldiği için sevinmeli mi insan??
biliyorum senin için iyi dileklerim olduğunu söylemeyeceğim. bilmesen de olur. bilmek neyi değiştircek ki...
gözlerindeki küskün bakışlar değişecek mi mesela.
söylediğin yalanlar masumiyet mi kazanacak?
bir kez olsun beni düşünecek misin?
biliyorum değişmeyecek hiç birşey.
sen ve yalanların hep aynı kalacak, hiç değişmeyecek...
şimdi yanında olup, sıcacık bir öpücükle iyi ki varsın demek isterdim.
tüm samimiyetime, tüm hislerimle, sana olan tüm duygularımla;
aşkla, nefretle ve özlemle iyi ki varsın demek isterdim...
gittiğinde ilkbahardı, şimdi ise sonbahar... hüzünlü, sensiz ve mutsuz bir sonbahar. oysa sonbaharları severdim. bir sonbahar günü tanışmıştık... bir sonbahar günü değişmişti herşey ve bir sonbahar günü anlamıştım seni ne çok sevdiğimi..
her geçen gün biraz daha uzaklaşıyorum senden, yalanlarından ve acılarından... her geçen gün biraz daha bitiyorum, biraz daha kayboluyorum...
yokluk... sen bilmezsin, çünkü ben hep senin yanındaydım, sensiz olduğum günlerde...
yazıya başladığım da nerdeydim, şimdi nerde. ne diyordum?
'' başladığı yerde biter her yolculuk. doğum günümde bir selamı eksik etme '' yazmışşsın...
bizim yolculuğumuzda başladığı yerde bitti.
küçük bir düşmüş herşey. uyurken gördüğüm bir düş.. uyandım, açtım gözlerimi ve bitti...