bursa da mutsuz olmak

entry6 galeri
    1.
  1. asla önlenemeyen bir son. nasıl önleyebileceğimize dair umut dolu, nacizane bir yazı bu da:

    çok yer gezmedim belki şuncacık hayatımda. ama belli dönemlerde uzun süreli kaldığım şehirler oldu. istanbuldaydım doğduğumdan beri. sıkı bir istanbulluydum. bütün çocukluğum tüm görkemiyle orada geçti. kocaman bir bahçemiz vardı. apartmanda sonsuza uzanan bir üreme zinciri ve sonucunda ortaya çıkan 37 çocuk. kız erkek. hepsiyle kardeşçe büyüdük. hala ki görüşürüz. yaşıtlarımın çoğu evlendi. üremek lazımdı bazen. bahçe boş kalmamalı. diğer çocuklara oyun arkadaşı gelmeliydi elbet.

    sonra lise için başka bir şehire taşındım. yalova ya... deniz kenarında bir evimiz vardı. manzara güzeldi. herkes dost canlısıydı. sabahları 5 te kalkar, otobüs durağına tony ile yürürdüm. tony mahallenin köpeğiydi. ne kadar da monoton bir isimdi tony. adını bir kaç kere değiştirmeye çalışmıştım. alışamamıştı. tony de aynı benim gibiydi. şehirlere uyum sağlayan ama sosyal yaşantısızlığı asla özümseyemeyecek olan bir golden dı. çünkü her gidilen yeni yerde geride bıraktıklarım vardı. bütün dostluklarım hatta çoğu akrabam bile mesafenin getirdiği hazin sonun kurbanı olmuşlardı. ve ben artık gitgide yalnızlığa yaklaşıyordum...

    elbette çok arkadaşım oluyordu ama her defasında başka bir yerde oluyordum ben. başka bir şehirde.

    bursaya geldim en son. hiç planlamamıştım. istanbula geri dönecektim halbuki. tekrar bahçeye gidip oyun oynayacaktım kalanlarla. zuhal vardı bir de apartmanda. geri gidip bütün hayallerimizi gerçekleştirmeyi umuyordum onunla. zuhal tıpkı bana benzerdi. kardeş sanardı herkes bizi... şimdi boğaziçi nde... dünyanın en güzel yemek yapan kızı. zeki, güzel. birbirimizi hep korurduk kötülükten. ondan uzak kalınca ben bu hale geldim işte... çirkin ve pis...

    alışamadım yeşiline bursanın. bursa yeşil değildi ki. kısır döngü yaratan bir şehirdi bursa. monotonluğa mahkum eden bir şehir. ve af çıkana kadar bursadaydınız...

    bir ara mutlu olduğumu sanıp bursanın güzel! insanlarıyla yaşamaya alıştım. ama hep birileri canımı acıttı. çimdik atıp kaçtılar. gitgide soğuttular şehirden. gitgide uzaklaştırdılar. içime kapandım. gülücük sayım günde 1.000 ken 532 ye düştü.

    sonra oturdum düşündüm... zaman akıp gitmiş. kalanlar kalmış, gidenler gitmiş. yanımda olanlar hep yanımda olmuş. ve gördüm ki mutlu olmak için kimseye ihtiyacım yokmuş aslında. bir şehirde olmak ve bisikletini dost bilip sokak sokak gezmek ve durduğun bir çimenlikte kitap okumak bile oldukça keyifli bir şeymiş. gerçekten de öyleymiş. parkta oynayan çocuklara bakkaldan çikolata alıp dağıtmak... bu harika bir şeymiş... eve gelen komşunuzun kuaföre 60 milyon vermemesi için onun saçlarını boyamak. süper bir şeymiş... çarpışan arabalara binmeye ve sınırsız pizzayı sizinle yiyerek ölmeye razı arkadaşın var olması, garsonların sizi çok sevmesi... what a wonderful world müş... olalalaymış.
    ya kendimi kandırıyorum ya da gerçekten mutlu oluyorum bunlardan...

    bursa belki sıkıcı bir yer ama dünyanın en güzel yeri bile bir süre sonra sıkıcı olabilir. hep daha fazlasını istiyoruz. hep daha iyisini. böyle de olması gerekiyor zaten. yoksa yaşamın bir amacı kalmazdı ki. boşluğa düşünce herkes küçük birer prens olmalı belki de...

    --spoiler--
    -bir koyun çiz bana... lütfen bir koyun çiz bana...
    -ben iyi resim yapamam. küçüklüğümde de bir resim yapmıştım. fili yutmuş boğa yılanı.
    -hayır hayır! fili yumuş boğa resmi istemiyorum. boğa yılanı desen tehlike olur. fil desen çok yer kaplar. benim yaşadığım yer küçücüktür.
    çizer...
    -bu sağlıksız görünüyor.
    bir daha çizer...
    -gördüğün gibi bu bir koyun değil bir koç.
    bir daha çizer.
    -bu da çok yaşlı olmuş. benim koyunum uzun süre yaşamalı.
    artık pilot sinirlenir. çabucak gördüğü alet kutusunun resmini yapar ve der ki:
    -işte senin istediğin koyun bunun içinde.
    -(sevinir.) tam istediğim gibi oldu. çok ot yer mi bu?
    -azla yetinir. yalnız bir yere bağlaman gerekir.
    -(güler.) neden bağlayacağım?
    -bir yere kaçmasın diye...
    -(mırıldanır.) istediği yere kadar yürüsün yine aynı yere gelir. benim yaşadığım yer küçücüktür.

    --spoiler--

    dileğince çizmeli kendi yaşantısını insan. mutsuz ortamdaki mutlu olan kişi olmalı... küçük yerdeki büyük kişi ya da...

    evet bursada hayat gece 10 da bitiyor. ama sokaklarda tek başına dolaşmak, gotham da batman olmak gibi. evet araban yoksa ulaşım yok. ama metroya yetişmek için elinde patlamış mısırla koşmak gibisi de yok. kan ter içinde metroya binip insanların sana oraya ait olmadığını hissettirmesi... evet bursada müzik yapamıyoruz ve bu bizi başka şehirlere gitmemiz için fişekliyor. yeni şehirler görüyoruz.

    sonra düşündüm biraz daha abi... anladım ki şehirler insanları anlatır. insanlar da şehirleri anlatmak, onları bir kalıba sokmak için hep yazarlar, çizerler. mutlu olmak için şehire bile ihtiyaç olmayabilir halbuki... bir oda, bir kutu, şiddet içermeyen ve huzur veren herşey. ahlakın düzenlediği ama özgürlüğü tadabileceğim bir yer...

    neresi olursa olsun, bizim olsun...
    19 ...