arjantin'in neye güvenilerek açık ara favori gösterildiğini anlamadığımız, sonuçta beklediğimiz gibi brezilya'nın kasmadan tangocuların eline verdiği maç. brezilya gibi, yapılanma sürecini tamamlamış ve şu anda güney amerika'nın en oturmuş sistemine sahip olan takımına karşı bu maçta arjantin'in tek avantajı maçın rosario'da olması ve kendisi uğruna stad önünde 2 gece yatacak bir taraftara sahip olmasıydı, gerçi bu taraftarların maç boyu pek bir esprilerini göremedik ya da ntv taraftar sesini epey kıstı. messi la liga'da barça'yla ligin ilk maçına bile çıkmamış, sırf bu maça hazırlanmak için. olmayan sistemi 1 haftada mı oturtacaksınız? sonra da teknik direktöre gel; diego armando maradona, ya geç allasen, bu mudur koca arjantin? bir de lionel messi'nin doğum yerinin rosario olmasıdır sanırım medyaya tüm gazı veren.
lionel messi'nin ilahlaştırılmasının mavi-beyaz çubuklulara zarar verdiği kanısındayım, 2006'daki ronaldinho örneğinde olduğu gibi herkes messi'den bir şeyler bekledi. ne kadar mükemmel futbolcu olursa olsun, insan evladı bu da; önünde lucio gibi, luizao gibi, maicon gibi adamlar varken yedirmezler. resmen bir duvara karşı oynadığından, tevez'le de yardımlaşamadı. kaldı ki bu adamlar geride oynayan orta sahanın da yardımıyla maxi rodriguez, javier mascherano gibi hızlı çıkması beklenen adamları da iyi kestiler. luis fabiano gerçeği de ortaya çıkınca, brezilya için pek zor olmadı skora gitmek.
sonuçta arjantin'in felaket dağınık oynadığı, kimin ne yaptığının belli olmadığı, ayağına topu alanın bireysel becerisiyle bir şeyler yapmaya çalıştığı ve %90 sıçtığı, buna karşın brezilya'nın da sistemi takır takır işlediği bir maç oldu. mavi-beyazlı ufak tefek fakat becerikli çokça adam vardı sahada, hepsi de kalabalıkta kaybolup gittiler. böyle bir durumda arjantin ancak duran toptan, ya da uzak mesafelerden bir gol atabilirdi, zaten öyle oldu. sonradan damat* girdi oyuna, onun da akıbeti çok farklı olmadı. maradona'nın 25. dakikadan itibaren aralıksız tırnak yemesi de maçın bir özetidir sanırsam. maç öncesi anlamsızca şişirilen arjantin balonunun patlaması da ziyadesiyle sevindirmiştir. 5 eylül 1993'teki 0-5'lik kolombiya yenilgisinden sonra gene bir 5 eylül'de ikinci iç saha yenilgilerini aldılar. son yıllarda brezilya acımıyor, çakıyor arkadaş, bu böyle. 2005 konfederasyon kupası finali ayrı bir hüzün hikayesidir, ondan daha büyüğü 15 temmuz 2007 brezilya arjantin maçı var. gördük ki brezilya o klasik çehresinden sıyrılmaya başlamış, süper teknik adamlarla iş bitiren brezilya deli gibi pres yapan bir sistem takımı olmuş, dunga iyi iş yapmış.
şöyle de bir şey var; arjantin'in maça gereğinden fazla konsantre oldukları ve büyük stresle oynadıkları her hallerinden belliydi, toplu kilise ziyaretleri falan. bugüne dek böyle büyük maçlarda stresli oynayanın %90 oranında kaybettiğini gördük, arjantin de bir ölçüde kendilerine verilen bu gazın kurbanı oldu. bir maradona'dan gerçekten ümitli olan var mıydı acaba?
herkesin hakettiğini aldığı maç olmuştur, olan da sabahın bilmemkaçına kadar ayakta kalıp da şöyle aciz bir arjantin'i izlemek zorunda kalan biz futbolseverlere olmuştur.