ilkokul aşkı

entry159 galeri
    30.
  1. ilkokul sıralarında daha hayat hakkında hiçbir şey bilmezken, her şeyi yeni yeni öğrenirken aşkı da öğrenmemize vesile olan kişidir. "o yaşta ne aşkı la" diyebilirsiniz belki, anlarım ama o duygu da bambaşkadır be...

    sabah sabah nereden esti bilmem. bir anda aklıma geliverdi işte. doğaçlama takılacağım zaten. ne yazacağımı da bilmiyorum. aslında "eski sevgili"li başlıklardan ben de sıkıldım sizler gibi ama ilkokul aşkı başkadır dostlar. bir iki kelam etmeye değer.

    ben ilkokulda başımı yerden kaldırıp insanların suratına bakma aşamasına ancak ikinci sınıfta geçebildiğim için ilk aşık olduğum kişiye de o yıl rastladım. ismi lazım değil şimdi. esmer, kara kaşlı, kara gözlü bir kızcağızdı. güzeldi. aslında o yaşta ne güzelliği tabi. şirindi diyelim. he işte öyle bir kızcağıza gönlüm şey etmişti. gönlüme sıçayım. zaten nerede bütün sınıfın lavuklarının asıldığı bir kız olur benimki ona şey eder. neyse, o yıllarda karşı cinsi de yeni yeni tanıyoruz. saç çekiyoruz, silgi atıyoruz falan sevgimizi belli etmek için. evet, erkek cinsi böyle belli eder ilgisini, sevgisini. tuhafız işte. nasıl bir mantıkla öyle aptalca hareketler yaptığımızı hala çözemedim. "sağa sola çok bakıyorsun. bak bu saçı çekiyorum. azıcık da benle ilgilen lan" demek istiyorduk sanırım. ya da tamamen anlamsız bir şeydi. ne bileyim alüminyum. hepimiz ayrı manyağız işte.

    ne diyorduk? ha, benim aşık olma gafletinde bulunduğum bu kız diğer hemcinslerimin de dikkatini çekmişti tabi. her teneffüs biri gidip saçını çekiyordu. öteki tüftüf saldırısı yapıyordu. biri kalemini alıp kaçıyordu. en hayvanları eteğini kaldırıyordu. herkes bir şekilde ilgisini belli ediyordu yani. kızcağız arada telef oluyordu ama biz pek anlayacak durumda değildik. bütün bu hayvani ilgi gösterilerinin yanında ben napıyordum peki? kızı güldürmeye çalışıyordum. anlayacağınız ben altı yaşından beri kız güldürüyorum lan. ama bir boka yaradığı yok söyleyeyim. etek kaldıran hayvan kızları tavlarken ben sap sap bu günlere geldim. sen taktiği doğru uyguladığına emin misin derseniz bilmem derim. ne bileyim, daha yedi yaşındaydım. taktik olsun falan diye de yapmıyordum zaten. gülüşü hoşuma gidiyordu ben de şaklabanlık yapıyordum. evet, aslında yaptığım tam olarak şaklabanlıktı. bir de gelmiş güldürmek işe yaramıyor diyorum. damına konduğumun anteni, güldürmek var güldürmek var. sen "bir tat bir doku" tarzı komedi yaptın da mı işe yaramadı? 7/24 olacak o kadar izleyip de komik olacam ben dersen öyle mallığınla kalırsın işte.

    her ne ise efendim, benim bu güldürme girişimlerim sonuç verdiyse de yani kız güldüyse de netice itibariyle benimle ilgilendiği yoktu. ayrı kıtaların futbol takımları gibiydik. ben fenerbahçe isem o boca juniors'du. yollarımızın kesişmesi o kadar zordu ki... hazırlık maçı talebinde bulunamayacak kadar da korkaktım. kabul etme ihtimali de yoktu zaten. kısacası ben uzaktan onun maçlarını izledim hep. o benim farkımda bile değildi.

    ama günün birinde yetti gayrı dedim. gideyim söyleyeyim artık dedim. iyice hazırladım kendimi. tam teneffüste yanına gidip açılacakken samimi arkadaşlarımdan biri gidip kızın saçına asıldı. işte benim bittiğim an budur. kız bu yapılan hareketin anlamını bilmediği için her zamanki oturup ağladı. ama ben saç çekmenin ne demek olduğunu biliyordum. nasıl yapacaktım şimdi arkadaşım da ondan hoşlanıyorken. sokam böle işe diyip vazgeçtim. öyle demedim tabi aslında. terbiyeli çocuktum ben. sonradan öğrendim böyle şeyleri.

    peki hikaye burada bitti mi? bitmedi tabi. daha çoook uzun bir kısmı duruyor. ama anlatacak gücüm yok şimdilik. belki başka zaman. ilgili olarak bir de aylar önce yazdığım şu entry var: (bkz: #5072557)**

    son olarak facebook'a da lanet olsun. bırak da ilkokul aşklarımızı hafızamızda saklayalım, eskisi gibi hatırlayalım. mecbur musun gözümüze sokmaya!
    1 ...