her toplumda olduğu gibi islam dinini kabul eden topluluklarda da farklı zümrelere ait insanlar bulunmuştur. islam dini ile ilgili yeterli bilgi sahibi olmadan yapılan yorumların afaki olduğu aşikardır. islam dini müntesiplerine para kazanmayı, mal biriktirmeyi, servet sahibi olmayı yasaklamamıştır. böyle bir yasak bu dinin temel öğretileriyle de çelişir zaten. zira din müessesi insanların dünya hayatları adına düzenlemeler yapmak için de vardır. islam dininde makbul olmayan, hoş karşılanmayan; insanların mal mülk sahibi olması değil, sahip oldukları serveti sosyal adalet çerçevesinde birlikte yaşadığı insanların da faydasına harcamaktan sakınmasıdır. müslümanın fakir olması gerektiği gibi bir saçmalık hiçbir zaman kabul görmemiştir. en güzeli de numan ibn i sabit tir. bu ismiyle bilmeyenler imam ı azam adıyla hatırlayacaklardır. imam ı azam kendi döneminin en zengin insanlarından birisidir ancak bu onun mezhep önderi olmasına engel teşkil etmemmiştir. burada farkına varılmayan bir gerçek vardır ki mevlana hazretleri şu şekilde özetler;
''dünya malı ile senin halin tıpkı şu misaldeki gibidir. gemiyi yüzdüren üzerinde bulunduğu denizdir. o deniz gemiyi istediği menzile ulaştırır. ta ki o gemi suyu içine alana kadar. eğer suyu kendi dışında tutmayı beceremez de içine alırsa işte o vakit batar''
başlığa dönecek olursak; kendisini müslüman olarak tanımlayan varlıklı insanların çocuklarını yurtdışında okutmaları en basitinden içgüdüseldir. tabiidir ki herkes çocuğunun ileride problem yaşamadan hayatını idame ettirebileceği seviyeye gelmesi için elinden geleni yapar. bu da o tür bir çabadan ibarettir.