şimdi kendimi bir sahnede hissederek başlıyorum sözlük.
evet, mikrofonuda ayarladım başlayabiliriz.
merhaba, benim ismim meftuni. tabi meftuni değil. ali veli gibi bir isim. bu mahlas benim forumlarda, sözlüklerde* ve orda burda kullandığım mahlas. önceleri yani internet bu kadar yaygın değilken divan şiiri yazarken daha doğrusu yazmaya çalışırken bulmuştum. gerçi daha sonraki araştırmalarımda ıı.mustafa da bu mahlas'ı kullanıyormuş öğrendim. fakat ıı.mustafa ile bir bağım yok. meftuni vurgun, divane anlamına geliyor. kim bilir o zamanlar bu mahlası niye kendime bellemişim. ama benim meftunluğum hayat ile tanıştığımda başladı. isimlendirmek biraz geç oldu.
çocukluk insan döneminin en güzel dönemi. yemek istemeseniz bile zorla ağzınıza koyuyorlar. sizi yıkayan bile var. yani kılınız hiç bir şeye kıpırdamıyor. para zaten bayramlarda harçlık yerine geçiyor. ha bu arada bayram demişken, çocuk için bayram zaten ayrı bir konu. sanki bütün ülke senle bayramlaşmaya gelecekmiş gibi heyecanlı oluyor bünye. sadece düğünlerde giyilen topuk kısmı ışıklı pabuçlar ve bayram için alınmış naftalin kokulu giysi. Özellikle Kurban bayramları daha farklı. Alınan kurbanla son anda gözgöze gelişiniz ve 'kesmeyin baba besleyelim' deyişiniz ve hemen akabinde sofrada kavurmasını yemeniz. Güzel şeyler bunlar. Özellikle bayram sofrasında 'dede, babaanne, hala, teyze, enişte' kombinasyonu vazgeçilmez. Bayram gecesi annenizin sizden paraları 'ver oğlum onları bana bende dursunlar' diyerek alması bile vazgeçilmez.
Yaş geçiyor daha doğrusu hayat geçiyor ve ilkokul denilen bir şeye başlıyorsunuz.
Matematik dersinde hoca kesirleri anlatmak için ekmek getirmişti bir keresinde sınıfa. yarım ekmek, çeyrek ekmek vs. anlattıktan sonra ekmekleri canları çekmiştir diye parçalara bölüp sınıfa dağıtıyordu. arka sırada oturan kızın ekmeğini ben birden alıp sırıtarak yemiştim. kız sonra ağlamaya başlamıştı benim ekmeğimi yedi diye. aha öğretmen azarı ilk defa o zaman işitmiştim.
ilkokul 'önümüze gelene bin tekme' nidalarıyla biterken ortaokul başladı. Ortaokulda nedense tek anım türkçe öğretmenin beni dövdüğü. Evet lan hatta manyak şekilde dövmüştü. Şimdi gene aklıma geldi gücüme gitti. Pat küt ortaokul'da bittikten sonra evet lise başladı. ilk senem bir heyecanım olmuştu. 'aha büyüdüm lan, onsekize de az kaldı bekleyin alemler geliyorum' şeklinde sevinç nidalarım olmuştu. Hep hayal ediyordum 18'e bir girsem hür olurum, istediğimi yaparım diye. Lise 1'de bir kız görmüştüm. Ama şerefsizim öyle böyle değildi. Saçları siyah, gözleri kahverengi idi. ne giyse üstüne yakışıyordu. gerçi her gün üniforma giyiyordu ama bana her gün farklı geliyordu. hayatında yabancı bir kız eli tutmamış ben için yanına gidip konuşmak ölümdü. sadece adımı biliyordu karşılaştık mı 'merhaba, günaydın- iyi akşamlar' dan öte kelimeler çıkmıyordu ağzımdan. her geçen gün biraz daha biten ben için ders mers umrumda değildi. kafayı kitlemiştim artık. lise 1 öyle böyle derken geçti. ikinci sene başladığında kendimde biraz cesaret bulmuş hissediyordum. ama yinede o kadar çok değildi. arkadaşların gazına geldim, arkadaş ile kağıda hislerimi yazdım yolladım. şimdi olsa edebiyattan filen döktürürdüm ama o zaman hatırladığım kadarıyla seni seviyorum, deli gibi aşığınım filen yazmıştım. akabinde hemen cevap geldi arkadaşı ile. kız bir yazı yazmaya bile üşenmiş olmalı ki söz ile söylemiş. 'hayır olmaz' aha sadece bu kadar. en azından insan 'hoş, yakışıklı ama olmaz' falan der. bunu duyduktan sonra benim beyin kayışım koptu. arkadaşlarımın da platonik aşkları olduğu için cümleten kayış kopardık. sigara ile ilk defa o zaman tanıştım. alkol ilede. şimdi düşünüyorum da ne kadar kendime yazık etmişim. 'her gecenin sabahında başım yine döner döner...' şarkıları eşliğinde akşam yemeğinden sonra arkadaşlarla ücra parklarda kendimize fasıl sofrası kurardık. bir gün köpek öldüren diye tabir edilen şarabı fazla kaçırdığımdan dolayı eve sarhoş geldim. peder çaktı tabi mevzuyu birde beni o kafayla o sarhoş etti. annem araya girmese belki daha fazla çarpacaktı. yatarken sorun yoktu, hatta bana yumrukları seviyormuş gibi gelmişti. fakat sabah kalktığımda ağrıları hissettim. bu olaydan sonra kendime çeki düzen verdim. lise son sınıfa kadar kız/içki mevzunu kestim. lise son sınıfa daha önce hislerimi açtığım kız bana arkadaşlarıyla haber yollamış. istersen çıkabiliriz diye. oldum olası sevmedim zaten 'çıkabiliriz, sevgili olabiliriz.'. yok arkadaş benim aşkım böyle olamaz. benim yaşayacağım aşk böyle olmamalı. kıza red cevabı verdim. aslında can atıyordum çıkmak için ama o zamanlar delikanlı tayfasıydık arkadaşlar dedi 'delikanlı adama yakışmaz bunlar boşver' diye bende bastım reddi. daha sonra o kız hiç karşıma çıkmadı. bende zaten üniversite sınavına çalıştım çektim ayağımı elimi bu işlerden. ilk senede olmadı tabi ki üniversite hayallerim. aslında istediğim bir bölüm de yoktu. fakat baktım aile 'boş gezenin boş kalfası' gözüyle bana bakıyor, inat ettim ikinci sene t.edebiyatı kapılarını bana açtı.
üniversite'nin ilk senesinde ortam bana bir yabancı geldi. baktım çok değişik herşey. giyinişler, hareketler, tavırlar. yav karşıdan gelen bir kız bile merak edip kafasını kaldırıp bakmıyordu bana. bir tane arkadaş buldum kendime. o kadar sıkı dost olmasakta yine sigara'yı filen paylaşıyorduk aramızda. ve üniversite de günler sıradan geçip gidiyordu...
Eylül akşam vaktiydi yanılmıyorsam. Evet evet 27 eylül'dü. Ben eve gitmek için otobüs bekliyordum durakta. Birden hoş bir koku geldi burnuma. gözlerimi sol yanıma çevirerek bakmaya çalıştım. rüya gibiydi. aynen masallarda olan peri kızı gibiydi. rüzgarla birlikte saçları etrafa dağılıyordu. gözleri deniz mavisi idi. ve o gözlerde boğulmak istedim. lisede ki gibi çekingen olmadım ve kampüs bahçesinde yalnız otururken yakaladım onu.
-merhaba.
+merhaba
-şey diyecektim ateş var mı yanınızda?
+evet var...buyrun
-sağolun. havada ne güzel değil mi?
+ben aslında sevmiyorum böyle havaları, yaz bence daha iyi.
-her mevsim güzel tabi ki. ( bu arada çimlere çömdüm yavaşça)
+tabi zevk meselesi
- bu bahçeyide gülistan gibi yaptılar. her tarafta güller ne güzel.
+ha bak gülleri severim (tebessüm)
-bilir misiniz güller neden kırmızı olur?
+klorofil'den olsa gerek.
-yok yanlış cevap.
+neden o halde?
-sizi gördükleri için utançlarından kızarırlar. ( 'fuzuli'nin bir beyitidir; seni gören gülistan utancından kızarır' hayatımı kurtardın sağol fuzuli)
+ (cevap yok sadece tebessüm var) kısa bir sessizlikten sonra;
+ her bayana diyorsunuz galiba bunları
-bu zamana kadar hep şaşı bakmışım, daha yeni gördüm.
ve işte böyle başlamıştı onunla hikayem. beraberce yaklaşık 3 sene vakit geçirdik. sinemaya, kafeye, tiyatroya hep beraber gittik. beraber hayaller kurduk yaz tatillerini beraber geçirirken.
+benden başkasını sevmeyeceksin değil mi?
-sevmeyeceğim. senden başkasına bakamam bu hislerle. benim için hep teksin.
+sende benim için.
güzel hayallerdi bunlar. adı üstünden hayal. üniversite sonlarına doğru o hiç uyanmak istemediğim rüya'dan uyandım. tozpembe olan herşey birden mat ve gri oldu. anlamsızca benden uzaklaştı her geçen gün. ve bir gün ebediyen uzaklaştı. çok denedim elinden tutup gitmesine izin vermemek ama başaramadım. gitme serzenişlerim tıkalı olan kulaklarını aşamadı.
ve bir nevi hayata bakış açım değişti artık. sadri alışık'ın deyişiyle 'bu da mı gol değil' dedim bunca olaydan sonra. artık tekdüze bir hayatım var. ne arkadaşlarla takılıyorum ne de bar'a, kafe'ye gidiyorum. tek sevgilim, arkadaşım internet ile kitaplar oldu artık. gerçi onların yüzüne de can sıkıntısından bakıyorum. Rabb'e şükürler olsun yine mutluyum.
ama itiraf ediyorum sözlük;
çocukluk bayramlarımı özledim. dedemi-babaanemi özledim. 18 yaşına girmek için heyecanlanmayı özledim.
ve gülistan'ımı özledim...hemde çok.
şimdi bir sigara yaktım ve bir zamanlar anlamsız gelen şarkıyı dinliyorum. şimdi çok anlamlı. 'dün yine yapayalnız dolaştım yollarda...'