uykusuzluk deliligi

entry9 galeri
    7.
  1. Uykusuzluğu sıkça yaşayan insanların, üzerine muhakkak kayda değer şeyler yazabileceği ya da anlatabileceği deliliklerdir.. hoştur, eğlencelidir...

    Günlerden Pazar... sabaha dek gözüme uyku girmedi. Şu an saate bakmaya üşendiğimden yediye geldiğini tahmin ediyorum. Tahmin edildiği üzere kolumda bir saat yok ve aynı zamanda saat görevi gören, hatta son birkaç aydır asıl görevini tamamen unutan telefonum benden bir hayli uzakta. Cansız bir varlık olmasına rağmen, benden uzak durması onun tercihi mi acaba diye düşünmeden edemiyorum...

    Uyumak için biraz sabah yürüyüşü iyi gelebilir diye geçiriyorum aklımdan, zira bu durumda bu kadar basit bir şeyi düşünebilmiş olmak bile kendimi şaşırtmama yetiyor...

    Kapıdan çıkar çıkmaz kan davalımı görüyorum. Kendisi mahallemizin müdavimlerinden. ismi hakkında en ufak bir fikrim yok lakin aramızdaki husumet had safhada... kısaca çomar diyelim diyeceğim ama adına yakışacak kadar sevimli olmadığından pek yakışık almayacak... hayvanları severim fakat bu itte değişik bir hava var. Saldıracak mı acaba diye bakıyorum ? olgunlukla karşılıyor bu kez.

    " Hayırdır bu saatte ? evden mi kovdular yoksa artiz olmak için mi kaçıyorsun ? " der gibi bakıyor.
    Ben ise bakışlarımı tırnak içine almanın cevap mahiyetinde olacağını düşündüğümden gözlerimi hızla kaçırıyorum. şu an psikolojik olarak bile savaşacak takatim yok. Bakışlarını göremesem de arkamdan söylendiğini hissedebiliyorum. Pazar gününü insanlar gibi benimsemiş olmasından mütevellit az sonra peşimi bırakıyor. Ulan it bile Pazar tatilinde.

    Köşedeki tekel bayii'nin çöpü yine devrilmiş. Kafayı takmaktan kendimi alamadığım mahalle hadiselerinden biridir. Birincisi ; o çük kadar çöp kutusuna o kadar şeyi nasıl sığdırabiliyorsun, ikincisi ; mahallenin meraklı hayvanları tarafından tarumar edileceğini bile, bile o kutuyu neden içeri almıyorsun. Buradan sana sesleniyorum çük kadar çöp kutulu tekel bayii ; " pazartesi o çöpü düzeltçen aslanım, bir daha öyle görmeyecem yoksa girdiğim anlık buhranların ilkinde, ilk seni pıçaklarım...* "

    Bayii'nin hemen yanındaki pet shop'a gözüm takılıyor bu kez. Hoş ayık da olsam, sarhoş da olsam, her vakit her koşulda gözüm o pet shop'a takılır... camekan'ın içindeki iguana'nın yine koordinatlarını değiştirmediğini görüyorum. O iguana' nın az da olsa kıpırdadığını görmek çomar bozmasından bir an önce kurtulmak kadar çok istediğim bir şeydir... Lakin değil kıpırdamak son 6 aydır ne vakit geçsem gözünü açmadı pezevenk... nasıl bir yaşam formuysa anlayabilmiş değilim. ( Olm yapıştırdınız mı lan onu oraya, maket mi o doğru söyleyin, eğlenmeyin lan benle)

    Beni sadece deniz kenarının paklayacağı geçiyor aklımdan, tıpkı daha önce sabah yürüyüşünün uykusuzluğa iyi gelebileceğini düşündüğüm gibi.

    Ayaktayım, ellerim ceplerimde... ufka doğru oldukça derin bakışlar atıyorum. yükselmeye başlamış güneşin ışıkları nazlı, nazlı süzülüyor çarşaf gibi denizin üzerine... Bir sakinlik çöküyor üzerime oluyor galiba, rahatlıyorum.
    Bir martının süzüldüğünü görüyorum denizin üzerinde... bir gelin gibi... ama sanki beyaz değil gibi. yaklaştıkça rengi biraz tuhaflaşmaya başlıyor galiba. Bir dakika gri mi lan bu. Daha da yaklaşıyor . karabatak lan bu, hay şansımı...

    Bir anda sıcak yatağımda uykuya ışınlanmak istiyorum. Sanırım aklımın kalan yarısını da yollarda bırakmadan önce eve gitsem iyi olacak.

    eksik bir şey var, Bugün bu uykusuzluk böyle bitmemeliydi derken, her hikayede bütün olumsuzluklardan sonra ortaya çıkan mucizeyi görüyorum. o'nu görür görmez büyülenmenin etkisiyle her şey Slow motion akmaya başlıyor. Fonda çok romantik bir şarkı çalıyor. Fransızca bilmediğimden sözlerini anlayamıyorum. Belki de böyle durumlar için kendimi içten içe hazırlarken, bir filmde ya da şiirde karşılaştığım bilinçsizce bilinç altıma yerleşmiş bir şarkıdır. Yine de her şey olması gerektiği gibi, bir film klişesinin tuzsuz tadında devam ediyor.
    Bunca zaman hep onu beklediğimi, hep onu hayal ettiğimi amatörce de olsa bakışlarıma yansıtmaya çalışarak gözlerine uzun, uzun bakıyorum. Sadece susuyor ve sessizliği güzelliğine güzellik katıyor.. Zaten genelde hep sessiz. Avuçlarıma aldığımda sıcaklığı içimde bir kıpırtı hissetmeme neden oluyor. birbirimize Yaklaştıkça üzerindeki resmin hiç de tanıdık olmadığını fark ediyorum. Lanet olsun... bu gece kluplerinin üzerine dj'in resmini bastığı sahte dolarlardan...

    Biraz duygusallığa ihtiyacım olduğunu hissediyordum. Ne zaman mümtaz sevinç o eşsiz sesiyle içimde bir yerlerde nazım hikmet'ten bir şiire başlayacak olsa, serdeki piç hemen seviyesiz bir espriyle konuyu dağıtıyordu...

    yapılması gereken en doğru eyleme doğru yürümeye karar verdim... uyumak... kimseye ve hiçbir şeye bulaşmadan hızlı adımlarla eve gitim. Yatağıma uzandım. Rüyalar alemine dalmandan hemen önce son bir kez defterime bakmak geçti içimden... Yanıma aldığımı hatırlamıyordum ama bıraktığımdaki boş sayfalar dolmuştu... Yoksa hiç dışarı çıkmamış olabilir miydim ? uyumuşum...

    30 ağustos 09
    1 ...