yaşınız ömrün yarısına dayanmış ve arada sırada sizi derleyip toplamaya gelen annenizin sayesinde yırttığınız, bazen küfür dolu, bazen vıcık vıcık ve bazen hakkaten tanımsız bir eylemdir erkek için bulaşık yıkamak.
her bulaşık sonrası;
- tamam amına koyayım bundan böyle birikmeden kesin yıkıycam !!!
sözünü verirsiniz kendinize ama bir türlü gerçekleştiremezsiniz.
bazen öyle bir birikir ki kirli alet edavat, o dağ gibi bulaşıkların arasından yavaşça bir çatal çeker, bardağı su altına tutar ve içinizden de;
-nasıl olsa benim kirlettiğim bişey, ye gitsin anasını satayım bişey olmaz !!!
dersiniz.
en çok ta bulaşık yıkarken aklınıza gelir evlilik.
evlenen kardeşlerinizi, arkadaşlarınızı düşünürsünüz.
kendinizi bir anda çok talihsiz hisseder ve sanki sizinle evlenen kişinin bulaşık yıkamak gibi kesin bir misyonu varmış gibi ahh çekersiniz.
- şimdi evli olsaydım bunlarla uğraşacağıma tv karşısında çayımı içiyor olurdum taaa amına koyayım !!!
dersiniz demesine de bir erkek için bulaşık yıkamak her ne kadar kendimce anlatmaya çalıştığım şeyler olsa da işin özü;
arınmamış çatallar, süt lekeli bardaklar, yağı tam çıkmamış tavalar ve rengi sararmış çay tabaklarından ibarettir.
pehhh !!!
olsun be olsun... prilinin, bingosunun ve süngerinin amına koyduğum bulaşık yıkama eylemi sanırım bulaşığı yıkayan karının dırdırını çekme eyleminden daha tercih edilesi ve daha yeğdir.