Nusretname 'de Kel deli ibrahim Hoca deniliyor. Donanma hocalığından yetişme olduğu için, o lâkabla meşhurdur ve aslen Serezlidir. ilk olarak bostancı ocağına girmişken bazı töhmeti sebebiyle Cezayir tarafına kaçmış ve orada gemilerde çalışmıştı. Aradan bir müddet geçtikten sonra istanbul'a geldi; balıkçılık, kayıkçılık ile geçiniyordu.
III. Ahmet denizde tebdil gezdiği sırada bunun kayığına biner ve sözlerinden haz ederdi. Pâdişâh bir defa bunu gizlice Girid'e gönderip orada vali bulunan Kalaylıkoz Ahmet Paşa'yı sadarete davet etmişti.
ibrahim Ağa, tüccar kıyafetinde olarak bir gemiye kereste yükleyerek Girit'e giderek pâdişâhın hatt-ı hümâyununu Ahmet Paşa'ya vermiş ve Ahmet Paşa, yerine kethüdasını vekil bırakarak aynı gemi ile Küçük Çekmece'ye gelerek vürudunu * padişaha bildirmişti.
Bu hizmetine karşılık ibrahim Ağa'ya kalyon kaptanlığı verildi ve bu işinde de muvaffak oldu; Akdeniz'deki korsanları sindirdi; kaptan Paşa oluncaya kadar on beş kadar harb kalyonu ve bin kadar korsan elde etti; bu kalyon kaptanlığı dolayısıyla ibrahim Hoca diye meşhur oldu.
ibrahim Hoca'nın bu muvaffakiyetini çekemeyenler, aleyhinde epey dedikodu yaptılarsa da III. Ahmet dinlemeyerek kendisini riyale kaptanı ve patrona kaptanı yaptı ve nihayet 17 Ocak 1713'te kaptan paşalığa getirdi.
ibrahim Paşa kaptan-ı derya olduktan sonra yirmi bin kalyoncu ile isveç kralını memleketine götürmeyi taahhüd etmiş ve Süleyman Paşa'nın azli üzerine de sadrâzam olmuştu ( 4 Nisan 1713).
üçüncü Ahmet bu tarihe kadar türlü türlü tesir ve mülâhazalarla sadrâzam yaptığı şahısların çoğunun tâyinlerinde isabet etmemiş ve hususiyle bu defaki tâyin büsbütün şaşılacak kadar isabetli olmuştu.
Hoca ibrahim Paşa, sadrâzam olunca, padişahın damadı Silahtar Ali Paşa 'nın nüfuzunu görerek onu ortadan kaldırmayı kurdu ve bu hususa kayıkçılarından birisini memur etti; fakat onun bu maksadını kethüdası Hacı Hüseyin Ağa haber verdiğinden Ali Paşa ihtiyatlı hareket etmeye başladı.
üçüncü Ahmet, ibrahim Paşa ile görüştükçe onun zaten bilmediği işlerdeki hallerinden müteessir oluyordu; buna mukabil sadrâzam da bütün işleri eline almak istiyerek kendisinin istiklâline engel olanları bertaraf etmeyi kurmuş ve ön plânda pâdişâh yanında bir dediği iki olmayan Damat Ali Paşa'yı ortadan kaldırmak istemişti.
Bunun için bir ziyafet tertip etti; ziyafete Kırım Hanı Kaplan Giray, reisülküttab Abdülkerim Bey ile Damat Ali Paşa davetli idiler; fakat sadr-ı âzamın suikasdından daha evvel haberdar edilen Ali Paşa rahatsızlığını söyleyerek hastaymış gibi keyfiyeti aynı zamanda pâdişâha arzetti ve arizesinde:
"Şu herifi getürüp devleti kayırır deyu vezir-i âzam eyledin; devlet nabzından bihaber. On beş yirmi odalık peyda edip çiçekçi olmuş; bana da sana da kasdı mukarrer ve yarın bütün âyân-ı devleti ve isveç kralını ve balyozları ziyafet ve meşveret bahanesiyle Demirtaş'a (Edirne'ye) davet, beni ve isveç kralını öldürecektir; beni sen öldür gitmem" diye yazmış.
Bu tertibi öğrenen pâdişâh vezir-i âzamı acele saraya davet ederek: "düşman ahvali ne oldu?" deyince "yeniçeri ocağını kendime uydurdum, yeniçeri ağasiyle yekdil ve yekcihet oldum" dedi. 23 Nisan 1713'te vezir-i âzam isveç kralı işini kral ile Demirtaş mevkiinde görüşecek iken sadr-ı âzamın, krala sûikastı olduğu söylenmesi üzerine o da kendini hasta gibi gösterdi.
ibrahim Paşa'nın, padişah ile mülakatında yeniçeriyi "elde ettim" demesinden kuşkulanan üçüncü Ahmed evhamlanmış ve nihayet kendisinden mühr-i hümâyunu aldırdıktan sonra cellâd haseki Kara Mustafa eliyle boğularak cesedi Tunca kenarına defnedildikten sonra yeri belirsiz bir hale getirilmiştir ( 27 Nisan 1713).
Hoca ibrahim Paşa'nın sadareti müddeti yirmi bir gün olup ölümünde yaşı altmışa yakındı. Zeki bir zat olan ibrahim Paşa, birbiri ardından sadrâzam azil ve katlettiren Damat Ali Paşa'dan kurtulmayı ve işinde serbest kalmayı kurmuş ise de muvaffak olamamıştır; denizcilikte muvaffak olmuştur. Ölümünü müteakip bütün malları ve eşyasına el konmuştur. *