çok yönlü bir konudur. ancak doğacak çocuklara acımasızlık etmektir.
şöyle ki, her insan doğayı hunharca tüketmektedir. matrix'e göre bizler dünyanın üzerinde kanser gibi çoğalan canlılardan başka bişey değiliz, doğaya pek bir faydamız dokunmadan tüketiyoruz onu. her doğan çocuk bir sürü suyun, besin kaynağının, enerjinin tüketimi demek. hele de tüketim toplumunda yaşıyorsak, çocuğun yeni yeni bi sürü alışkanlığı olacak. zaten çok seçeneğe sahip olup maymun iştahlılıkla bir şeyleri hızla tükettiğimiz şu devirde, tüketme alışkanlığı o kadar içimize işlemiş ki; gitgide daha kolay ve çabuk öğrenen, ama bir o kadar da zevkleri ve insan ilişkilerini dahil her şeyi hızla tüketen nesiller yetiştiriyoruz. herkes her şeyden çabucak sıkılmakta. vaziyet böyle iken, insanın dünyaya yeni bir çocuk getirmek istemesi, kendi genlerine ve düşünce sistemine sahip nesiller yetiştirmek isteyen bünyenin türlerini çoğaltarak dünyada iz bırakmak istemesidir kanımca, başkalarına meydanı kaptırmamak ya da. oysa yeni bireylerle donattığımız dünyaya zarar veriyoruz, gerçi insan olmasa mutlu inekler ve yeşil bitkilerle dengede kalan dünyanın bir anlamı olmayabilirdi, o da ayrı bi mesele.
ama hakkaten zor zanaattir çocuk büyütmek. kimileri çocuğu sadece dünyaya getirir, sokağa salar ve akışına bırakır o işi. çocukların sokaktaki dünyası acımasızdır, zayıf olanı büyüklerden daha çok ezer kimi zaman. hem bir aile çocuğuna ilgi ve eğitim veremeyince o çocukların hâli ne olur? sevgiye aç, belki kompleksli bireyler oluverir o çocuklar. ya da bazı aileler kendi prototiplerini yetiştirmek ister, kendi yarım bıraktıklarını o çocuklar devam ettirsin ister. ama çoğu çocuk kendi yolunu çizer birilerinin devamı olmaktansa. kendi bildiklerini çocuklarına mutlak doğru olarak dayatmak isteyen ailelerin de yaptığı ters teper kimi zaman.
çocuk yetiştirmek dolambaçlı bol ayrımlı bir yoldur. biçok sorunla karşılaşılabilcek çetrefil bir yol. her babayiğidin harcı olmamalıdır.