babayla maç izlemek, babayla lunaparka gitmek, babayla şunu yapmak... entryleri tebessümle okuyorum sözlük. aramızdaki mesafenin rakamlarla anlatılmayacak kadar derin olduğunu, başka babalarla oğulların anılarından anlıyorum... öyle "baba-oğul biz sıkı dostuz" olayımız olmadı hiç bir zaman. babam çok sıcak kanlı bir insan; ama dışarıya karşı... bizim ilişkimiz ticari bir ilişki sanki sözlük. iş için bir araya geliyoruz, görevimizi -tam ya da yarım her neyse- yerine getiriyoruz eve gelince "iş kıyafetlerimizi" çıkarıyoruz ve kendi dünyamıza dalıyoruz...
babamla maça gittik şu 2006 yılındaki beşiktaş-fenerbahçe izmir'de oynanan kupa maçına. ben bağırıyorum tezahurat yapiyorum babam sessiz sakin maç izliyor. yalnızmışım gibi hissediyorum; ama stadta yalnız olunur mu? yanımdaki "amca" ile omuz omuza bağırıyoruz "kartal gol gol gol"... ve gol oluyor, gol sevincimi yanımda o gün orada rastgele bulunmakta olan bir "amca" ile paylaşıyorum... babama dönüp sevincimi paylaşmak için ön adım atmıyorum, onun zaten "zikinde" değil. aslında aynıyız ama bir o kadarda ayrıyız...
geçen cuma oynanan beşiktaş-gaziantepsor maçında telefonum çaldı, arayan: "dad"
-oğlum maç kaç kaç?
+0-0 devam ediyor
-tamam.
+tamam.