ilhan irem

entry457 galeri video13
    107.
  1. kolay anlaşılabilen şarkıları herkesin yapabileceği su götürmez bir gerçektir. serdar ortaç'ın da deyimiyle; "zaten sekiz tane nota var, ne kadar çeşitli beste yapılabilir ki?"

    ilhan irem'in şarkıları hep bir mesaj içerir, dolaylı anlatımı her zaman tercih etmiştir.

    "sazlıklardan havalanan bir ördek gibi sesin", der sevdiğine; "yemyeşil bir deniz senin gözlerin ne bir sandal ne bir ada ne bir sahil var, boğuluyorum" sözleriyle ifade eder aşkını...

    her türlü duyguya hitap etmiştir ilhan irem, her telden çalmıştır...

    "ayrılıkların da sonu var, bir gün çıkıp geleceksin; içimde bir ümit var, yeniden seveceksin" der sevip de kavuşamayan mecnun gibi...
    "boşver boşver arkadaş, başka bulursun; bütün kalbin sevinçle neşeyle dolsun" der başka bir şarkısında da, sanki diğer şarkıyı teselli eder gibi...
    "sana nasıl muhtacım, anlatsam bilemezsin; anlatayım bir dinle, yine de sen bilirsin" diye karşıdakine teslim olur bir şarkıda, "nereye gidersen git, ama sakın bitti deme" diye seslenir arkadan başka bir şarkıda, "gittiğin gün hayat bitti sanmıştım, gittiğin gün ölümü yaşamıştım; gittiğin gün zaman durdu sanmıştım, meğerse ben yanılmışım" diye cevap çıkartır başka bir şarkısında...

    mesajlar taşıyan şarkıları boldur, ancak mesaj verme kaygısı taşımaz. kendi hayranlarıyla, ki onlar kendilerine "sevecen" adını koyar, ayrı bir dünyası vardır.

    "öyle durma zamansız ayrılık gibi, öyle durma cansız bir korkuluk gibi; öyle durma apansız kavuşmak gibi, sessiz ve beklentisiz alışmak gibi" sözleri kimi düşünmeye sevk etmez ki? aynı şekilde "dışı akşam içi gündüz, yüzü bahar içinde bir güz" sözüyle de dolaylı anlatımın dibine vurmuştur...

    "yükselen güneş oradan görünmüyor yanıma gel" demeyi de bilir, "yüreğin sentetik sevgin otomatik, duygular biraz fizik ve matematik, sözlerin fabrikasyon durum kritik" demeyi de...

    sadece aşk meşkle de uğraşmaz, dünyaya da kafa patlatır, sorular yöneltir cevaplar arar. zaten hayatının gayesi de yaşamanın anlamını aramaktır.

    "kocaman uzayda mini mini insanlar" olarak tanımlar insanlığı, "yere düşen damlalar yine yağmur oluyor mu" sorusunu sorar, "sorular türlü çeşitli" der ve ekler; "cevaplar da yine öyle".

    "gökyüzünü tanımadan dünyadan olduk" diye tespitini iletir... yaratıcıyı bir kuklacı amca olarak tasvir eder, bizleri de o'nu arayan kuklalar. ve amca'yı bulmak için içimize bakmamız gerektiğini anlatır...

    gemiler geriye döndüğünde aynı sahilde; gene yan yana olmayı dileyebilecek kadar romantik bir aşık, yel değirmenlerine karşı savaşabilecek bir don kişot, ayrı geçen senelerin zorluğunu kızına anlatamayacak bir babadır.

    her şeyden önce "sevecenler"ine ışık ve sevgiyle yaklaşan bir güneştir, karanlık hisleri aydınlatabilen karmaşık cümlelerle ruhu da ısıtan.

    ışık ve sevgiyle kal yüreği büyük, sözleri geniş zamanlara karşılık gelen gerçek müzisyen...
    1 ...