üzücüdür biraz da...
mesela ekonomik durumu dahah iyi olan bir arkadaşınız size çok arzu ettiğiniz, pahalı bir hediye aldı. ister karşılık bekleyen türden bir insan olsun, ister olmasın altta kalmak istemiyor. kısaca değerine yakın bir şey vermek istiyor.
zor bazı insanlar için çok güç.
zamanında hali vakti yerinde bir abime neden doğum gününü neden hediyeli kutlamadığını sorduğumda:
ben kimseyi zorlamak istemem, biri alır alamaz üzülürüm sonra öyle görünce..demişti.
tam yatmamıştı o aralar...
sonra ilkokulda öğretmenizden öğrendim olayı..
öğretmenler gününde kendisine neler neler geldi.
parfümler dolma kalemler..
oysa o en çok hasan arkadaşımızın mektubunu ve köşesine sıkıştırdığı papatyayı beğenmişti.
gözlerinden okumuştu.
ilk kez maneviyat-maddiyat kavramını çözmüştüm orda.
hediye bir insana mutlu olması için verilir. sonrasında karşılık beklemek için değil. dikkatinizi çekerim, sonra arkasından çok ebklentisi olanlar oluyor...
şimdi yazarken aklıma servet çetin geldi..
kendisini sevme nedenlerimden biri de budur..
ne alaka diyecekseniz şöyle:
bir röpörtajdan...
-servet sen doğum günlerini kutlamıyor muşsun?
+evet kutlamam ben...
-neden?
+zamanında bizim ekonomik durumumuz kötğydğ..beni arkadaşlar davet ederlerdi bazen bir şey alamazdım ucuz bir şey veya üzülürdüm..şimdi de bunları bildiğim için böyle bir şey yaşansın istemiyorum...
kısaca özetlersek.
hediye bir insanı unutmadığınız göstermek, hatırlanmak için alınır.
kendinizi sürekli "şu kadarlık hediye aldım" diye hatırlatnaj içn değil.