sağa dön yok, sola dön ı-ıh. olmuyor. çift kişilik yatakların tek kötü özelliği bu galiba: yalnızlığını, insanın yüzüne gözüne maksimum seviyede itinayla vurmak. uyku tarafından tutulamayanlardanım bu gece, anlaşıldı. martin eden'i düşünüyorum. az önce bitti. çok şey anlattı, üzdü. "martin eden için neden biraz üzülmeyeyim? martin eden bendim." *
...
yataktan kalkmadan el yordamıyla cep telefonumu buluyorum. bir şarkı mı çalsam? yağmur? vazgeçiyorum. neden sonra ajandaya giriyorum. tatil planı. orta vade. hedef adana. bayramda ordayım ama olsun. dedim ya orta vade. adana'da kış başkadır. özledim. ahanda yılbaşı Perşembe akşamıymış. perşembeden izin alıp bağlasam? yolcu olur abbas bağlasan durmaz. notumu alıyorum. gayri ihtiyari ajandada hızla ilerliyorum. 2010 ocak-şubat-mart-2011 derken ağustos 2011'deyim. hemen 24'üne geliyorum, alarmı kuruyorum. not olarak da "tam 2 yıl önce napıyodun olm?" yazıyorum. gülüyorum. gülmeyin. evet. mavracılık güzeldir. kesmiyor bu zaman yolculuğu. ilerlemeye başlıyorum. 2011, 2012, 2013, 2014, ocaklar, şubatlar, martlar, nisanlar, 2020'ler. neler neler geçiyor aklımdan. doğumlar. ölümler. hayaller. bambaşka bir türkiye, dünya. aslında aynı zırtapozluklar. acaba napıyor olacağım tam şu an üzerinden geçtiğim 2039 nisanında? başlamışken yardırıyorum iyice. 2050 ağustosunun 24'ü son durağım. saat 19.00'a alarm kuruyorum. notu da belli: yaşıyo musun buruder sen hala?
fakir gecem şenleniyor. evrende nokta kadar olduğumu farkediyorum. her şey geçer. "her şeyden biraz kalır." anlıyorum. zamanda yaptığım bu über tekno yolculuk melankolimi alıyor. önümüzde daha çook maç var. olm garip bi adamsın lan diyorum. neden sonra seviniyorum halime. "nickless cage için neden biraz sevinmeyeyim? nickless cage bendim."