dün 10 yaşlarında bir çocuğu yanık bir sesle sure okurken duyunca içimden acaba neden bahsediyor dedim yaşıt bir arkadaşıma bu çocuk kendinden geçti ne okuyor ki böyle diye sordum "fil suresi" dedi.
akşam internetten bir bakayım dedim fil suresinin mealine; bu çocuğun yüreğini parçalayan şey neydi acaba.
(bkz: fil suresi)
daha sonra bir kaç tane daha sure tercümesi okudum ve insanların, sureleri bu denli yürekten okuyabilmeleri için tercümelerini bilmemelerinin daha uygun olduğunu farkettim. bilmek ve bilim diyanet vb. kurumlarca çok istenen şeyler değiller ki yüzyıllar geçmesine rağmen camilerde dilini bilmediğimiz sesler yükseliyor, 80 yaşında vefaat eden anneannem anlamını bilmediği sözlere tüm kalbiyle bağlanıyor, belki de diyanet körü körüne dine bağlanmış cahil kesimden şikayetçi olmadığı için, insanların gerçeği tam anlamıyla anlayıp kurcalamalarını istemediği için türkçe meallere "doğru anlamı tam olarak veremez" deyip değer biçyor ve kutsallıklarına gölge düşürüyor.
7. yüzyıldan çok daha eski yüzlerce kutsal kitabe ve yazıt çevirilerinde bu durumu görmeyişimiz de bu tespiti destekliyor sanırım.