bir zamanlar bi yazlıkçı varmış. küllüğü almış eline pencerenin önündeki koltuğa kurulmuş. küllüğe kabak çekirdeği dökmüş. yemiş yemiş içine atmış yemiş yemiş içine atmış. zamanla içi dolu çekirdek sayısı azalmış. ara ki bula ki olmuş. olsun demiş yazlıkçı aramak da güzel, hem buldun mu bi tombik çekirdek, define bulmuş gibi seviniyorum demiş. karşısındaki yamaçın sırtındn gneşin batışını izlemiş. güneşin etkisi geçince artık terlemem diye tişörtünü giymiş. aşağıya yemeğe inmiş. bir güzel zıkkımlanmış. ya işte böyle böyle olmuş.