Atatürk yaşasaydı ve Sezen'i tanısaydı, büyük ihtimal," Ey Türk milleti, hepiniz diva, süper star, megastar, süpernova filan olabilirsiniz ama bir minik serçe olamazsınız" diyebilirdi. Buna da, bestelerine veya o müthiş yorumuna değil, 'doğru bildiğini ifade etme cesaretine' bakarak söylerdi. işte Serçe'nin son cesur adımı. Diğer meslektaşları sus-pus otururken onun başbakan Erdoğan'a bizzat telefonla ulaşması ve Kürt açılımı konusunda, "Barış için elinden gelen ne olursa yapmaya hazır olduğunu" söylemesi... Okuyunca bir kez daha farkın farkını anladınız umarım. Sezen Aksu, bu ülke insanının özlemini çektiği ama yapamadığı şeyi yapıyor; tüm duygularını sereserpe bırakabiliyor. Kimi zaman Romanların yanında Sulukule'nin yıkımını protesto ediyor, kimi zaman Cumartesi annelerinin yanında onlarla tek yürek oluyor. Mehmetçiğe hazırolda selam duran da o! Hırant Dink'e 'Güvercin' şarkısını yazan, sahnede Kürtçe şarkı söyleyen pop ile arabeskin, hüzünle neşenin, cinsellikle masumiyetin, tevazu ile cesaretin bir sentezi. Onu tarif etmeye kalkınca, insanın aklına Japonca bir sözcüğün, Şibumi'nin kavramının gelmemesi mümkün mü? "O kadar doğru bir söz ki, cesaretle söylenmesine gerek yok. O kadar dokunaklı bir olay ki, güzel olmasına gerek yok. O kadar gerçek ki, sahici olmasına gerek yok. Bilgiden cok anlayış, Zarif bir basitlik Hakimiyet peşinde olmayan otorite... Elde edilemeyen, ancak keşfedilen Bilgilerden geçip, basitliğe varış..." Kürt açılımı konusunda "Yorum yapmak istemiyorum" diyen Mahzun Kırmızıgül'e, "Etilerde yumuşaklar" vecizesinin mucidi faşist türkücünün "içimizdeki gavurlar" yumurtlamalarına bakınca, bir küçük serçe'nin kartal kanatlarına şaşmamak elde değil, ayrıca.