yanılmıyorsam geçen sene ahmet ümit'i programına davet etmişti. programı ntv'den değil de ntv ankara kanalından seyrediyordum. bu kanalın özelliği, stüdyodan kesintisiz yayın yapmasıydı. yani ana kanal reklama da girse, başka bir $ey de yapsa onlar görüntüyü kesmiyorlardı. yani kameremanların bağrış çağrışlarını, sunucuyla konuğun muhabbetini, yönetmenin sesini vb. duyabiliyordunuz.
ben bu kanalın bu özelliğini farkettiğimden ntv'yi izleyeceksem çoğu kez bu kaneldan izlemeyi tercih ederdim.
program reklama girdi, yekta kopan ahmet ümit ile sohbete başladı. siyaset konşurlarken söz kenan evren'e geldi. o zamanlar kenan evren şimdi hatırlayamadğım bir nedenden dolayı hastahaneye kaldırılmıştı. tabii ölecek mi ölmeyecek mi teranereleri her yerde dillendiriliyordu. bu iki beyfendi de konuşmaya başladılar. ahmet ümit kenan evren'in yaptığı hatalardan bir özet geçti. yekta kopan " ben ölmesini istemiyorum " dedi. buna şaşıran ahmet ümit ne diyorsun gibisinden bakınca, " anlıyorsun değil mi dedi, ölmesini istemiyorum " dedi. ahmet ümit " anladım " dedi ama anlamadığı, şaşırdığı yüzünden okunabiliyordu. yekta kopan " ölüm onun için kurtuluş olacak, anladın mı, ölmesini istemiyorum " dedi ve gülümsedi. ahmet ümit'de deminki şaşkınlığını atarak küçük bir tebessüm ile eşlik etti. derken reklamın bittiğini ve yayına 10 sn kaldığını söyleyen adam (yönetmen ya da kameraman kim bilmiyorum) bu konuşmayı kesti.
beni şaşkına çeviren yekta kopan'ın " ölmesini istemiyorum " derkenki yüz ifadesiydi. intikam, kin vb. yüzünde cirit atıyordu. ekranda gülücükler saçan adamdan eser yoktu.
ne yaşadı 12 eylül döneminde bilmiyorum, ancak bu kadar kini yıllardır nasıl içinde tuttu, hayret ettim doğrusu.