kendisi dokuz eylül üniversitesinde profesör olarak öğretim görevliligini yerine getiren kişidir. çogu kişinin oldugu gibi benimde artık okulumu uzatma sebeplerimden biri olmustur. nasıl oluyor bilmiyorum ama yine de fazla ahımı almadı kendisi. garip bi sekilde kendisine kanınızı ısıttıran bi yapısı vardır. dersteki sert mizacını arasıra okudugu ve şairinin kendisi oldugu şiirleriyle bozabilmektedir. ya da anlattıgı fıkralarla; ama verdiği bu teveccüğü şiirin veya fıkranın bitmesinin akabinde hemen geri de alabilmektedir.. derslerinde konusulmasına asla izin vermez.. sınavlarda defter kitap açık sözünü duymam beni belki aldandırmıs olabilir bilmiyorum ama sınava girince sorunun benzerini kitapta bulamadıgınız takdirde ayvanın tadının nasıl oldugunun merakını hemen giderirsiniz. niye bulamayım ki diye bir soru sorarsanız; sınavda acılmasına izin verilen kitabın, 900 küsür sayfa oldugunu ve sınavın da topu topu bir saat oldugunu ve bunlara sınavda yasadıgınız arka korkusu da eklenince, işte bu tüm sebepler 1 saatlik sınav süresi boyunca ellerinizi titretmeye ve istediğiniz soruyu bulamamanıza yeter de artar. tüm dokuz eylülde okumus ve bu hocamızdan 1 kere ders almıs arkadaslarım beni anlayacaktırlar.. ama anlattıgım tüm bu olumlu(!) özelliklerin dısında da hocamızın profesörlük ünvanının yanında cok da parlak bir gecmişi vardır ki basarıları 900 sayfalık kitabın arka kapagına neredeyse sıgmayacak kadar coktur.. biliyorum her okulda bu tarz hocalar vardır herkes anlatır ve efsane olurlar.. ama süleyman yükçü anlatılmaz.... neyse cok klasik olmasın..