franz kafka

entry871 galeri ses1
    114.
  1. milena nın max brod a yazdığı şu mektupta daha da iyi anlaşılacak garip insan, büyük yazar:

    sabahtan akşama, akşamdan sabaha karşılık verebilirim yazdıklarınıza. "franz sevgiden korkuyor, ama yaşamdan korkmuyor, öyle mi, nasıl olur?" diyorsunuz. franz, yaşamı herkes gibi almıyor ki! para, borsa, döviz işleri... bir yazı makinesi bile akıl sır erdiremediği nesneler onun için (aslında da, öyle ya, bu saydıklarım ama bizler o gözle bakmıyoruz); bütün bu saydıklarım, gizemli, çözümü güç bilmeceler gibi gelir franz'a: çalıştığı yerdeki işi, ne denli büyüttüğünü unutuyor musunuz?

    bir işadamının yanında kendinden geçer, tıpkı bir çocuğun bir lokomotif karşısında duyduğu hayranlık gibi. en kolay şeylere akıl erdiremez. onunla posta'ya gittiniz mi hiç? diyelim ki bir telgraf çekecek, önce en beğendiği gişeye gönderdiklerinde anlayamaz nedenini, başını sallar, şaşar. telgrafı verip kızdan paranın üstünü alınca da titizlenir, sayar parayı, bakar ki, kızcağız bir kron fazla vermiş, geri verir hemen. gişeden ayrılıp ağır ağır merdivenlerden inerken bir daha sayar aldığı parayı, tam sokağa çıkmıştır, bir de ne görsün? meğer kızcağız tam vermiş paranın üstünü; franz yanlış sanıp geri vermiş kronu. ne yapacağını şaşırmış, elinde para, sokağın ortasında durur... dönüp yukarı çıkmayı alamaz göze, üşenir; hem yukarısı çok kalabalıktır. bu durumda yardım da edilemez ona. başıma geldi de ondan yazıyorum bunları; bir seferinde "bırak canım n'olur" diyecek oldum, anlamamış gibi yüzüme baktıydı, "nasıl bırakılır?" demişti. ters anlaşılmasın sakın, cimrilik değil bu, ama onca böyle davranmak doğru değildir, sorumluluğu yüklenmek istemezmiş.

    uzun uzun anlatmıştı, daha doğrusu anlatmaya çalışmıştı bunun nedenini, ama ben anlamıyordum bu direnmeyi. girdiğimiz her dükkanda, yemek yediğimiz yerlerde, bir dilenciye para verirken hep buna benzer olaylarla karşılaştım. bir seferinde de iki kron vermişti bir dilenci kadına, ama bir kronu geri istedi; kadın bozuk param yok deyince, düşünmeye başladı franz. durduk, bir çıkar yol aradık, bu durumda ne yapılabilirdi? birden buldu: "iki kronu da bırakırım kadına" dedi. tam on on beş adım uzaklaşmıştık ki, pişman oldu! sonra bu adam, hiç gözünü kırpmadan, üstelik vermenin mutluluğu içinde bana yirmi bin kronu şıp diye verebilir, istesem. ama yirmi bin bir kronu istesem şaşırır; hele bu parayı bir yerde bozdurmamız gerekirse büsbütün allak bullak olur. öyle ya, bir kronu nereye koysun, hak etmediğim bir kronun hesabını nasıl verir kendine?

    paraya karşı duyduğu bu sıkıntıyı kadınlara karşı da duyar; işine karşı duyduğu korkusu da öyle değil mi? çok kötü günlerimdeydi. telefon etmiş, telgraf çekmiş, mektuplarımda yalvarmıştım: kalk gel, demiştim. tanrı hakkı için hiç değilse bir günlüğüne gel, demiştim. ne denli yalvarmıştım anlatamam. gelseydi ne iyi olacaktı benim için ama gelmedi. aklıma gelen bütün kötülükleri yağdırmıştım başına. uykuları kaçtı, günlerce gözüne uyku girmemişti, üzüldü, kıvrandı, sayfalar dolusu mektuplar yazdı, ama gelmedi, gelmedi, gelmedi... neden mi? çalıştığı yerden izin isteyemezmiş de ondan! çabuk makine yazabiliyor diye hayran olduğu (gerçekten hayrandır) müdürüne söyleyemezmiş bu dileğini. yalan da söyleyemezmiş müdürüne, öyle bir adama nasıl yalan söylenirmiş? ilk nişanlısını niçin sevdiğini, o kıza niçin bağlandığını duysanız şu karşılığı verir: "çok çalışkandır, tuttuğunu koparan bir kızdı da ondan".

    hayır, hayır anlayamaz dünyayı, yabancısıdır yaşamın. gizemli, sır dolu bir şeydir yaşam dediğimiz. hiçbir zaman başaramayacağını sandığı bu "tuttuğunu koparan" olayında aklı durur, hayrandır, hem de insanın gözünü yaşartacak, çocuksu bir bilgisizlikle hayrandır.kocanmın beni yılda yüz kez aldattığını, beni ve başka kadınları avucunun içinde tuttuğunu anlattığımda, kendinden geçmiş, hayranlıkla yüzü aydınlanmıştı. müdürünün çabuk makine yazmasına hayran olduğu gibi, kocama da hayran olmuştu.

    franz yaşayamaz, yaşamaya gücü olmadığından yaşayamaz. esenliğe kavuşamyacaktır. görürsünüz, çok geçmez ölür.

    iyilik dileklerimle, en içten selamlarımla.

    milena
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük