aslında doğruluk payı vardır ama bu doğruluk ''komunizm'in çok ileri düzeyinde'' gerçekleşebilir. yani demek istediğim komunizm, kapitalizm'in insanlara dayattığı bir şeye sahip çıkma, bir şeyi satın alma, eğer bunu ilk ben kullandıysam bu benimdir mantığını yıkmak için kurulmuştur denebilir. komunizm sadece insanların yaşayış şekillerini değiştirmeyi amaçlamaz aynı zamanda insanların düşünce biçimini de değiştirmek ister. yani komunizm'in yayılmaya çalışıldığı ülkelere bakarsanız ilk başlarda sisteme karşı çıkan, komunizm'in kurallarını yerine getirmeyi reddeden kişilerin öldürüldüğünü ya da bir şekilde susturulduğunu görürsünüz. bu aslında bir zorbalıktır ama komunizm'ê göre değildir. gerekliliktir. çünkü bu davranış komunizm'in insanların düşünce biçimlerini sağlamlaştırmak için yapılmış bir davranıştır. yani en azından birkaç kuşak komunizm ile yaşamak zorunda bırakılsın ki diğer kuşaklar hiç zorluk çekmeden, ''ortak mal'' düşüncesiyle yaşayabilsin. ama malesef adam gibi bir komunist rejim kurulamadığı için komunizm insanların düşünce yapısını pek etkileyememiştir. bu yüzden artık komunizm inandırıcılığını yitirmiştir.
farzedelim ki bir komunizt rejim kuruldu ve 200-300 yıl bu rejim devam etti. artık kapitalizm unutulmuş, herkes her şeyi ortak kullanır olmuş. yani sahiplenme duygusu insanların kafasından tamamen silinmiş. tabi ki öngörmesi zor ama bu silinen, ''malları sahiplenme duygusu'' insanların ikili ilişkilerine de yansımış. o zaman 'bu tabi ki benim öngörüm' eşlerin de ortak olması mümkün olabilir. ama ''eş'' tanımına dikkat etmeliyiz. buradaki eş derken bir cinsiyet kastedilmemiştir. kadınlar için erkekler, erkekler için kadınlar anlamında kullanılmıştır.
eğer bu konu ilginizi çekiyorsa ursula k. leguin'in mülküzler romanı'nı okumanızı tavsiye ederim. tabi oradaki konu anarşizm üzerine kurulmuştur. ama komunizm'den sonra doğal olarak anarşizm gelmedilir. bana göre.