Neredeyse hiç insanın olmadığı mezarlıkta oğlunun mezarı başında elindeki Yasin-i Şerif'i okuyan bir kadın görüyorum. Yakınında bir banka oturuyorum. iki asker karşımdaki oturuyorlar. Önce ateş istiyor, ardından 'başınız sağ olsun' diyorum gayri ihtiyari. 'Bizim yakınımız yok' diyor önce. Sonra 'ama' diyerek devam ediyor:
'Buradaki herkes vatan için öldü. Biz de askeriz ve onlara borçluyuz. Her bulduğumuz fırsatta gelir ruhlarına El Fatiha okuruz.'
Asker olmaktan konuşuyoruz. Sonrası malum; Kürt açılımı. 'Barıştan söz ediliyor. Siz asker olarak ne düşünüyorsunuz' diyorum. Biri anlatmaya başlıyor, soruyu sormamı beklermiş gibi:
'Asker olmak zor. Hele Doğu'da, Güneydoğu'da daha zor. Bu yüzden annelerin, babaların çocuklarında akıllarının kalmaması için bile bu hadise bitmek zorunda. Ben tabii ki barıştan yanayım.'