iki gece önce gördüm bu kabusu.. çığlıklar atarak, terler içinde uyanmışım.. annem hemen yanıma geldi.. onu kenara ittim.. hemen kardeşimin odasına doğru koştum.. annem neler olduğunu anlamaya çalışıyordu ama ona anlatarak vakit kaybedemezdim.. onu yok etmek zorundaydım! yoksa bana bu dünyada rahat yoktu.. odaya girdim, kardeşimin klasik gitarını aldım ve açık olan camdan attım.. vernikli tahtanın 3. kattan düşüp parçalanma sesi kulağıma çalınırken ben rahatlamıştım.. her şey bitmişti, kabustan uyanmıştım..
bir uçaktayız.. bolivya, peru ya da öyle allah'ın unuuttuğu bir yere gidiyoruz.. isimlerinin jose ve garrido olduğunu bildiğim pilotlar dışında tek başımayım uçakta.. sadece ben ve sırt çantam.. altımda mavi bir çöl gibi okyanus uzanıyor.. nereye gittiğimi bilmiyorum, orada ne aradığımı bilmiyorum ama oradayım işte..
birden bir çatlama sesi duyuluyor.. pilotlar endişeli, birbirlerine portekizce bir şeyler bağırıyorlar.. tam ''que pasa amına koyayım?'' diyeceğim, diyemiyorum.. bir patlama, çığlıklar..
***
bacağım ıslanmış.. ilk düşündüğüm şey bu oluyor.. gözlerimi açıyorum.. bir sahildeyim, üzerimde mazot ve is kokusu sinmiş.. uçaktan ve jose'yle garrido'dan bi işaret yok.. etrafıma şöyle bir bakıyorum.. bir adadayım.. birden bir ses kulağıma geliyor:
''nasılsın güzel dost?''
dönüp bakıyorum.. kayahan bu resmen.. uzun, dalgalı ve kurşuni saçları, beyaz gömleği, parmak arası terlikleri ve akustik gitarıyla kayahan.. ''sen ne arıyorsun abi burada?'' diyorum..
- ben burada inzivaya çekildim dostum.. üstelik sadece ben de yokum.. yaşar'ı bilirsin.. popçu yaşar.. o da burada..
bir insanın hayatını özetleyen ve ona yapışıp kalan tek sıfatın 'popçu' olmasının korkunçluğunu düşünürken arkamdan bir gitar tınısı geliyor.. dönüp bakıyorum, popçu yaşar bu.. uzun şekilli saçları, beyaz gömleği, parmak arası terlikleri ve akustik gitarıyla popçu yaşar..
''ıııakkdeniiiiizzz..''
diye bağırıyor yaşar..
''ııakkkşşamlarıııııeeeaaa..''
diye tamamlıyor bu asisti üstad kayahan.. ve ''bir baaşşkaaaaa... oluyooooooorr..'' diye bir düete adım atıyor bu ikili, gitarları eşliğinde.. tam bayılacakken arkamdan bir ses daha duyuyorum..
dönüyorum bakıyorum.. kahretsin.. allah kahretsin.. ege bu.. uzun kıvırcık saçları, beyaz gömleği, parmak arası terlikleri, akustik gitarı ve olanca iticliğiyle ege..
üçlü şarkılarına aylarca devam ederken kah gülüyor, kah hüzünleniyor, kah da 'havayı bir bilek hareketi ile kavrayıp, kapalı yumruklarını karınlarına çekerken kafayı yana yatırma hareketi'ni yapıyorlar.. bir yazlık popçuya bile dayanamayacak bir insanken ben, bu türün üç peygamberiyle ıssız adada aylarca kalıyorum.. cinnet ve delilik.. bunlar en yakın dostlarım oluyor.. ''seni verrrsinler ellleree..'' diyorlar, ''beni vursunlllaaaarr..'' diye ben ekliyorum.. dinlemiyorlar, vurmuyorlar beni.. çıldıracağım..
***
bir gün uyanıyorum.. üzerimde bir gariplik var.. bakıyorum beyaz bir gömlek sırtımda, parmak arası terlikler ayaklarımda.. saçlarım uzamış.. arkamda kayahan'ın sesi duyuluyor.. ''artık hazırsın.. sen de bizdensin..''
dönüp bakıyorum, bir akustik gitar uzatıyor bana..
çığlıklarla uyanıyorum.. ben, eski ben değilim artık..
yatağıma dönüyorum kardeşimin odasından.. kendimden memnunum.. yatağımın üstünde bir şey var ama.. beyaz bir gömlek, biraz da kum.. yoksa? yoks..