faktorünü şaşırdığım güneş yağı, çubuklu pijamalarım, mangalın isinden yer yer kararmış beyaz atletim, yedi cüceler, ondört kollu devler, ayarını çatıda akrobatik hareketler sonucu tutturabildiğim antenim bir yana vurucu tim börtınım bir yana. öyle delicesine severim, sözlüktü, forumdu, blogtu, spottu, nereye gidersem gideyim benimle gelsin isterim. neden diye sordun mu, sorguladın mı a yazarcığım? ben sorgulamadım, o yüzden bilmiyorum bu adamı neden sevdiğimi, ama sarhoş olsam ilk onu arıyorum, naber baba ya diye sormadan direk derdimi anlatabiliyorum misal. yerini kimsenin bilmediği bir yalnızlık içindeyken hayatımın ikinci tekil şahısı olarak duruma dahil olabiliyor, hem de bana bile hissettirmeden. ama tüm bu saydıklarımdan mı seviyorum içinden çıkamadım. sanırım, galiba gibi muğlak ifadeleri de bir kenara bırakırsak, onu en iyi tanımlayan; "tahtaya kalktığında öğretmen masasına en yakın olan değil çöpe en yakın öğrenci" zincirleme sıçış tamlamasıdır.