Yaratılış gerçeğinin asıl kaynaklarında yer alışı.
Şöyle ki:
Baştan sona mucize olan Kur'ân-ı Kerim'in insanın kökeni ile alâkalı âyetlerinden sadece dördü üzerinde duracak ve konuyu bağlayacağız.
Fakat önce, Kur'ân'da yaratılışla ilgili âyetlerin genel bir değerlendirmesini yapmakta fayda görüyoruz:
Kur'ân-ı Kerim'de Hz. Âdem'in yaratılışı ile ilgili yer alan âyetler, meseleyi kaderî plandan, yaratılışın değişik safhalarına kadar merhale merhale öyle ele alır ki, daha önce geçtiği üzere, ceninin anne karnında geçirdiği safhaları da Kur'ân'da okuyabiliriz.
Yani Kur'ân-ı Kerim, Hz. Âdem'den sonra her insanın, annenin rahminde, yumurtanın sperm tarafından döllenmesinden bir insan halini alışına kadar geçirdiği safhaların yanı sıra, bunun öncesini ve ilk insanın menşeini bazen bir arada, bazen ayrı ayrı anlatır.
Hem ilk insanın yaratılışında, hem de daha sonraki bütün insanların yaratılışında maddî planda ilk merhale toprak (türab); ikincisi, balçık gibi yumuşak, yapışkan çamur (tîn) ve bundan alınıp süzülmüş bir öz (sülâletün min tîn); üçüncüsü, insan iskeleti haline getirilen siyah, kokuşmaya müheyya, bir şekle konmuş ve kendisine bir yol, hedef tayin edilmiş balçık (hame-i mesnun); dördüncüsü, tın tın öten, pişirilmiş, kurutulmuş balçıktır (salsâl).
Bunlar, insanın teşekkül merhalelerini ima etmektedir ki, benzer bir süreç, anne karnında da yaşanır.
Bu safhaların 4 veya 6 olması fark etmez; çünkü bazısının bazısına dönüşmesi mümkündür.
Önemli olan, toprak bulamacının değişik mineralleriyle, safha safha insanın yaratılışına esas teşkil etmesidir.
Toprağın bir mineral veya protein çorbası haline getirilmesinde şüphesiz su da çok ehemmiyetli bir unsurdur.
Kur'ân, bu karışımı, "Kasem olsun, Biz insanı süzülmüş bir çamur veya bir hülasadan yarattık." (Mü'minûn sûresi, 23/12) âyetiyle açıklar ki, "Biz, her canlı nesneyi sudan yarattık." (Enbiyâ sûresi, 21/30) âyeti de, suyun bu ehemmiyetini vurgulamaktadır.
Su ve toprağın ayrı ayrı muhtevalarıyla yaptığı evlilik, ayrı bir merhaleyi teşkil etse gerektir.
Bunlardan sonra şekillenme ve bir sûrete ulaşma faslı gelir.
Kur'ân buna, "Andolsun Biz, insanı bir kara çamur ve şekillenmiş bir balçıktan yarattık." (Hicr sûresi, 15/26) âyetiyle işaret eder.
Bunun ardına, tam bir düzenleme (tesviye), bütünüyle dengeli hâle koyma mertebesi söz konusudur ki, onu da Kur'ân-ı Kerim, "Ben onu düzenleyip, insan şekline koyduğum ve ona ruhumdan üflediğim zaman, derhal onun için (inkıyad) secdesine kapanın." (Hicr sûresi, 15/29) âyetiyle nazara verir.
Bu son safha ile artık kâinatta, mânâsının yanında maddesi, ruhu ve onunla içli-dışlı bedeni, fizikî mükemmeliyeti ölçüsünde metafizik derinlikleriyle yepyeni bir varlık daha vardır.
ilk insandan sonra gelen bütün insanlarda bu safhalar, insan hususiyeti çerçevesinde çoğalırcasına devam edecektir ki, dikkatle bakanlar için başlangıç ile süreç arasındaki bu çağrışım her zaman çok renkli bir süreç olarak zevkle seyredilebilecektir.
Hz. Âdem ve Hz. Havva ile mucizevi bir yaratılışla başlayan insanoğlunun dünyayı teşrif macerası, sebeplerin Allah'ın icraatına perde olma fonksiyonuyla artık sıradan bir hâdiseymiş gibi sürüp gelmiş ve böyle sürüp gidecektir de.
insanların isteyip dilemesi ve Allah'ın yaratmasıyla temadi edip duran yeryüzündeki insan hayatıyla hedeflenen asıl gaye, Yüce Yaratıcı'yı bilip, O'na kullukta bulunmaktır.
O, insana irade, şuur, his ve gönül vererek, onu bütün varlıkların önüne geçirme ve Âdem'in şahsında bir mihrap haline getirme şeklinde tecelli eden iradesine ve dilemesine karşılık, insan da, O'nu tanıma-tanıtma, sevme-sevdirme vazifesiyle vazifelendirildiğini bilmeli ve "ahsen-i takvim"e mazhariyetin hakkını eda etmelidir.
Şimdi, Kur'ân-ı Kerim'deki yaratılışla ilgili âyetlere geçebiliriz:
1- "Ve dedik ki: "Adem! Eşinle birlikte cennete yerleş ve oradaki nimetlerden istediğiniz şekilde bol bol yiyin, sadece şu ağaca yaklaşmayın. Aksi halde, zalimlerden olursunuz." (Bakara sûresi, 2/35)
Kur'ân'da çeşitli yerlerde bazı kelimelerin takdim ve tehiriyle ifade edilen hâdise, bu âyette bize şöyle anlatılmaktadır: Biz Azimüşşan, Âdem'e "Sen ve zevcen cennette ikamet edin, yaşayın dedik. Ora meskeniniz olsun. Ve ikiniz cennetin nimetlerinden bol bol yiyin."
Eğer evrim geçerli olmuş olsa idi, Kur'ân, insanı, ilk varlık sahasına çıkışıyla birlikte anlatmaya hemen Âdem ve Havva'dan başlamazdı!
Evrimcilerin iddialarını bir an için doğru kabul ettiğimizde, evrim gibi çok önemli ve varlıkta, bilhassa canlılar açısından asıl olan bir vakadan mutlaka bahseder, hele hele evrim, bazı safdillerin iddia ettiği üzere, Allah'ın canlı hayatı yaratmadaki icraatının perdesi olmuş bulunsa idi, bunu, âyetlerinden biri olarak mutlaka defalarca nazara verirdi.
Oysa Kur'ân, insanı anlatmaya doğrudan doğruya Hz. Âdem ve Havva ile başlamakta ve evrime hiçbir şekilde temas etmemektedir.
Bazıları, insan veya Dehr sûresi olarak anılan sûrenin ilk âyeti olan, "insanın üzerinden, anılır bir şey olmadığı çok uzun bir zaman geçmedi mi?" âyetini, güya evrime delil zannediyorlar.
Oysa bu, onun aksine delildir ve insan yaratılmadan önce geçen çok uzun zaman zarfında ortada insan diye bir şeyin olmadığını belirtmektedir.
Evrim iddialarının yoğunluğu karşısında az sarsıntı yaşayan bazıları, bu âyeti, o uzun zamanda insandan bir eserin olduğu, ama henüz onun insan şeklinde anılmadığı şeklinde anlamaktadırlar ki, böyle bile olsa, insan Allah'ın ilminde, yani ilmî vücut olarak ve kader planında vardı ki, bunun biyolojik bir yanı yoktur.
Âyete bir başka yaklaşımla, eğer insana bütün kâinatın çekirdeği olarak bakacak olursak, bu, daha çok insanın mahiyetine ait bir husustur.
Ayrıca, çekirdek, bütün varlıktan, varlık ağacından öncedir ki, bu, evrimi bütün bütün nakzeder.
2- "Allah yanında isa'nın durumu, aynen Âdem'in durumu gibidir. Allah, Âdem'i topraktan yaratıp, ona "ol" dedi, o da derhal oluverdi." (Âl-i imran sûresi, 3/59)
Hz. isa'nın yaratılışı mevzuunda insanlar şüpheye düşüp, onun babasız nasıl dünyaya geldiğini sorgulamaya başlayınca, Kur'ân, bu âyetiyle meseleye açıklık getirmiş ve ilk insanın yaratılışı konusunda da bir kapı daha açmıştır.
Yani, nasıl Hz. isa'nın dünyaya gelmesi âdiyat -herkesin tâbi olduğu kanunlar- çerçevesinde gerçekleşmemiş, buna mukabil o, bir mucize eseri olarak babasız dünyaya gelmiştir ki, bunda şaşılacak bir şey yoktur; çünkü, aynı şekilde, Hz. Âdem de mucize eseri olarak dünyaya gelmişti.
Kaldı ki, Hz. Âdem'in annesi de yoktu.
Demek ki Allah, dilediğini dilediği şekilde yapar; O, her şeye kâdirdir.
Fakat biz, O'nun icraatını kavrayalım ve dünyada hayatımızı sürdürebilelim diye O, icraatının üzerine sebepler ve kanunlar örtüsünü geçirmiş, böylece hâdiselere zahirî bir yeknesaklık ve devam vermiştir.
Yoksa, hayat olmazdı.
Bazen de O, hikmetine ve bir sebebe binaen bu örtüyü yırtar ve öyle icraatta bulunur.
Biz, O'nun bu icraatına mucize diyoruz.
işte, Hz. isa gibi, Hz. Âdem'in yaratılışı da bir mucizedir.
Öyle evrimcilerin iddia ettiği gibi, belli bir sürece, kanunlara, mutasyonlara, adaptasyonlara bağlı olarak gerçekleşmemiştir.
Kur'ân, anlaşılması zor, müteşabih ve mücerret gerçekleri çok defa temsillerle ve benzetmelerle anlatır.
Benzetmede ise, benzeyenle kendisine benzetilen arasında, birbirine misal olacak şekilde yakınlık bulunmalıdır.
işte, Hz. isa'nın babasız olarak dünyaya geldiğine inanmak istemeyenler, Hz. Âdem'in yaratılışına bakmalıdırlar.
Hz. Âdem'in de babası yoktu, hatta annesi de yoktu.
Buna inanıp da, Hz. isa'ya inanmamak olmaz.
Demek oluyor ki insanlar, evrim iddialarına gelinceye kadar Hz. Âdem'in Allah tarafından yaratıldığına ve onun yaratılışının mucize olduğuna inanıyorlardı ki, Kur'ân, Hz. isa'nın da mucizevî yaratılışına misal olarak Hz. Âdem'in yaratılışını vermektedir.
Bir meçhul, bir başka meçhulle anlatılmaz; ancak bir malûmla anlatılır.
Beşer tarihinde insanlık Hz. Âdem'i baba olarak tanımış, dinler tarihi, Hz. Âdem'den bahsetmiş ve Darwin'e kadar hiç kimse bunun aksine bir şey söylememiş, ancak Darwin'den sonradır ki, insanlığın babası olarak nesnas, maymun gibi varlıklar öne sürülmeye başlanmıştır.
Bu âyet de, Hz. Âdem'in insanlığın babası olduğunu ve Allah tarafından mucizevî şekilde yaratılmış bulunduğunu açıkça ifade etmektedir.
3- "Ve hani Rabbin meleklere: "Ben," demişti, "kuru çamurdan, şekillenmiş bir çamurdan bir beşer yaratacağım. Bu itibarla, Ben onu düzenlediğim, insan şekline koyduğum ve içine ruhumdan üflediğim zaman, derhal onun için inkıyat secdesine kapanın." (Hicr sûresi, 15/28-29)
Âyetler, Hz. Âdem'in toprak, çamur, çamurdan alınmış bir öz, kokuşmaya hazır ve kendisine şekil verilmiş bir balçık ve balçıkken şekillenip kupkuru bir hâl almış bir nesneden yaratıldığını ve düzenlenip, insan şekline konduğunu, bundan sonra da kendisine ilâhî ruhtan nefhedildiğini anlatmaktadır.
Bir hadis-i şerifte Efendimiz, Âdem'in bütün yeryüzünün toprağından, bir bakıma yeryüzündeki elementlerden süzülerek şekillendirilip yaratıldığını ifade eder ki, belki burada balçıktan kasıt bir protein çorbası veya bir macun olabilir.
Ayrıca bu süzmeden dolayı Hz. Âdem'e, "süzülmüş" mânâsına "safiy" ve "Safiyyullah" deriz.
Gerek önce verdiğimiz âyetlerde, gerekse bu son âyette anlatılanlara baktığımızda, Hz. Âdem'in toprak ve suyun, yani yerin elementlerinin dışında bir menşee dayanmadığını, onun solucan, kurbağa, kuş, at, maymun gibi devreler geçirmediğini görürüz.
Nasıl her bir insan, "atılmış, hakir bir su"daki nutfe, yani spermin anne karnında bir yumurtayı döllemesi neticesi merhaleden merhaleye geçerek yaratılıyor ve bu yaratılışın bir safhasında ona ruh üfleniyor, nasıl her bir insanın maddî temeli bu şekilde hava, su ve topraktan gelen elementlere dayanıyor, Allah, Hz. Âdem'i de aynı şekilde, fakat bir anne ve baba olmadan, yine yerin, hava, su ve toprağın elementlerini süzerek, onlardan, neticede insanın fiziğini teşkil edecek bir öz alarak ve bir devrede ona ruh nefhederek yaratmıştır.
Esasen, yine nasıl Kur'ân, Hz. isa ile Hz. Âdem arasında, biri babasız, diğeri hem babasız hem annesiz[2] yaratıldığı için, yaratılışlarının mucize olması açısından münasebet kuruyor, aynı şekilde, Hz. Âdem ile sonra gelen bütün insanların yaratılışları arasında, Hz. Âdem'in babasız ve annesiz yaratılmış olması dışında, çok fark yoktur. ikisi de temelde toprak, su ve havadan süzülmüş, biri babanın sulbünde sperm ve annenin rahminde yumurta haline gelmiş, diğeri ise, anne rahmi vazifesi gören bir mekânda hayata hazırlanmıştır.
4- "Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratıp, o ikisinden bir çok erkekler ve kadınlar türeten Rabbinize karşı gelmekten sakının."(Nisa sûresi, 4/1)
Kur'ân, bütün insanların ilk atası olarak "tek bir nefis" demekle, bir atalar silsilesini reddetmektedir.
Burada tek bir nefis tabirinin kullanılması ve eşinin ondan yaratıldığının kaydedilmesi, aşağıdaki dipnotta yaptığımız açıklama ve âyetlerde de ifade olunan her şeyin çift yaratıldığı gerçeği çerçevesinde değerlendirilmelidir.
Ne bu tek nefis, ne de onun, aynı insanî mahiyete sahip eşi, bir teselsülün, bir zincirin, bir tekâmül halkasının bir dânesi, bir halkası değildir.
O, başlı başına yaratılmış bir nev'in (tür) babası, hanımı da aynı nev'in anasıdır.
Kur'ân-ı Kerim'de Yaratılışla Alâkalı Diğer Bazı Ayetlerin Mealleri:
"Kasem olsun Biz, insanı çamurdan bir hülâsadan yarattık." (Müminûn sûresi, 23/12)
"Biz, her canlı nesneyi sudan yarattık." (Enbiya sûresi, 21/30)
"Bir vakit Rabbin meleklere: "Ben" dedi, "çamurdan bir beşer yaratacağım. Onu iyice biçimlendirip ona Ruhumdan üfleyince, hep birden ona (inkıyad) secdesi ediniz. Meleklerin hepsi secde ettiler; fakat iblis etmedi. O kibirlendi ve tam kâfir kesildi." (Sâd sûresi, 38/71-74)
"insanı bir parça sudan yaratıp, soy ve evlilik bağından oluşan bir sülâle haline getiren de O'dur. Senin Rabbin her şeye kâdirdir. (Furkan sûresi, 25/54)
"Allah, sizi topraktan, sonra nutfeden yarattı. Sonra sizi çift çift yaptı..." (Fâtır sûresi, 35/11)
"O, sizi bir çamurdan yaratan, sonra size bir ecel, bir ömür süresi tayin edendir. Bir de O'nun katında muayyen bir ecel vardır. Hala, tutup şüphe ediyorsunuz!" (En'âm sûresi, 6/2)
"Sizi bir tek nefisten inşâ eden O'dur. Sonra sizin için, bir kalacak yer, bir de emanet olarak duracak yer vardır. Biz, âyetlerimizi, anlayan kimseler için açıkça bildirdik." (En'âm sûresi, 6/98)
"(Allah), yarattığı her şeyi güzel ve muhkem yapıp, insanı yaratmaya çamurdan başladı. Sonra onun neslini, önemsiz bir suyun özünden (menî) üretti. Sonra ona en uygun şeklini verdi, ona ruhundan üfledi ve sizin için kulaklar, gözler, gönüller var etti. Ne az şükrediyorsunuz!" (Secde sûresi, 32/7-9)
"(Allah), insanı kiremit gibi pişmiş çamurdan yarattı." (Rahmân sûresi, 55/14)
[1] Taberi, Câmiu'l-Beyân, c: 14, s. 19-22
[2] Üreme temelde erkeğe dayandığı için, asıl mucize babasız yaratılmadır; Kur'ân'da, bütün insanların kendisinden geldiği ifade buyurulan nefs-i vâhide (tek bir nefis) (Nisâ, 4/1) ile daha çok Hz. Âdem'in anlaşılması ve bütün insanlara menşe' olarak genellikle Âdem'in üzerinde durulması bundandır.