ben bu yazıyı size yazdım

entry292 galeri
    11.
  1. yolda yürüyordum. aklımda sorular, her insan gibi sorunlar vardı. bir an düşündüm; ya olmasıydı o sorunlar. dünya ne kadar boş olurdu değil mi? allah korusun felsefe falan yapardık lan! tertemizdi sanki dünya, bir biz pislettik. hunharca, hiç acımadan kirlettik. köşede ki bakkaldan bir sigara aldım. anadolu bile üç lira olmuş. öğrenci adamız, yerine göre ekmek almayalım diye makarna pişirir yeriz. ama beynim, tüm hücrelerim hayvani şekilde beni sigaraya yöneltmişti. öfkarlı herefin içeceği sigara. gözüm telefonma gitti, ceyda'yı bidaha arasamıydım acaba diye düşündüm. aramadım. arayamadım. şarkısı bile var, ben seni arayamam! west aldım, hem ucuz, hem lark gibisinden kömür değildi! yürümeye devam ettim. bir çocuk geliyordu karşıdan, babasının elini sıkıca kavramış, ona babasına olan hayranlığını yansıtan bakışlarla bakan. yürüyordum, sağ tarafta, yiyişme parkı diye adlandırılan yerde bir bank vardı. hep dolu olurdu oralar. genelde üniversiteye sevişmeye gelenlerin tercihi mekandı. iki sevgili donma ihtimaline karşın hala sevişiyordu buz gibi havada. ne tatlı şeymiş lan diye düşündüm. bırakamıyorlar bir türlü. bense eve gidip ufo yakmayı düşünüyordum. buzlu yol ödümü kopardı gibisinden. gazetede edirne'de düşen çok olmuş, gibisinden haberler çıkmıştı. yavaşça yürüdüm. ana sokak girişine geldim. bira aldım. eppek param yoktu ama canım feci katık istiyodu sigaranın yanına. aldım. soğuk havada, zaten bokum donmuş, cebimde para yok, yinede içecektim. dertliydim ben. birden ayağım kaydı hızlıca yere çarptım kafamı. kalkmaya çalışıyordum, buz öylesine kaygandı ki. karşıdan da hızlıca bir araba beliriverdi...

    cenk'e artık yeter diyordum. donacaktık. ailesi evini temizlemeye gelmişti. oda parasızlıktan ötürü, parka gidelim demişti. bu park yaz da doluydu kışta. sevgilisini alan bu yan, kenar ve de akabinde köşe kalan parka gelirdi. kışın köpek öldüren içilirdi yazın marmara. edirne yazın çok sıkıcı ve akabinde sıcak olurdu, kışınsa buzhane. sevgilimle parka vardık. oturup muhabbet etmeye başladık. sonra yavaşça öptü beni, bi daha bi daha der gibisinden devam etti, ufak ama etkili öpücükler kondurmaya dudaklarıma, bense sıkılmıştım. cenk'e artık yeter diyordum. zaten buz gibiydi hava. trip attı, öf be gibisinden. sonra kızma dedim, sadece vize öncesi hastalanmaktan korkuyorum. kalktık arabasına bindik. arka yol daha rahattır şimdi dedi. edirne'de akşamüstü hep sıkışık olurdu trafik. sonra kimse kalmazdı gerçi. akşam boş olurdu her yer. cenk arka yola girdi. yalnız atladığı birşey vardı. arka yol hala buzluydu. yavaş sür dedim. öff be dedi. yan rafa koyduğu telefonu çalıyordu o arada. o almaya çalıştı, o sırada yolun ucunda ki bi adam kayıp yere düşüverdi, ben cenk dedim, o aniden frene bastı ama yol o kadar buzluydu ki, araba sağa doğru kaydı ve yerde debelenen, elinde garip bir bakkal poşeti olan o adama çarptık.

    hepimiz birbirimizin hayatlarına dokunuyoruz. cenk arabayı arka yoldan döndürmeye çalışmasaydı, bakkal evine gitmeye çalışan o adama birasını biraz daha erken verseydi, cenk'in annesi eve yemeğe çağırmak için çocuğunu daha sonra arasaydı, bunlar olmayacaktı. ben bu yazıyı size yazdım. dokunduğunuz hayatlara dikkat edin. çünkü o dokunduklarınız, sizin hayatınız.
    0 ...