bahr-i umman bu adamı tanımlamak için hafif kalan bir sıfat. daha çok büyük okyanus denmeli... öyle bir okyanus ki içine girip yıkadığınızda ruhunuzu par-ü pak ediyor. bu okyanusta asla doymuyor, asla içinden çıkmak istemiyorsunuz. bildiğiniz herşeyin aslında sorgulanması gerektiğini, bilmediklerinizin mariana çukuru nun dibinde olduğunu size gösteriyor, o çukurun diplerine kadar dalmak, bilginin sonsuzluğunda kaybolmak istiyorsunuz. ama vermiyor, dur diyor. bekle diyor, önce verdiklerimi hatmet, yut, aldığını pişir, ruhunun sonsuzluklarında yak, küllerini çevrene savur, sonra da o külleri içine çek... adam ol yine gel kapıma...
adam olmaya çalışıyoruz dostum. inan bana değerini de kıymetini de çok iyi biliyoruz. yeter ki okyanusa dalma imkanımızı elimizden alma. bizleri derinliklerinden uzak eyleme, bizi bilginin kötüsünden, kirlisinden halâs et. sen mevlana sın, bizler şems değil onun yanındaki dervişler olma çabasındayız. elimizden tut, bırakma. dergâhına odun taşımaya razıyız.
ben ki bir şeyler bildiğini bilen bir adamdım.
bir şey bilmediğimi senden öğrendim.
bizlere hakkını helal et. bize öğrettiklerin bizi adam ediyor çünkü. emeğin büyüktür.