çocuğu için yaşayan, hayatını neredeyse tamamen ona adayan annedir. onunla birlikte nefes alıp verir, onunla güler, onunla ağlar. çoğu zaman her şeyi olur çocuğunun: annesi, babası, kardeşi, arkadaşı... gözünden sakınır yavrusunu, devamlı tetiktedir. o uyurken nöbet bekler. bir bebekmişcesine yemeğini yedirir, üstünü giydirir. bazen kahrolsa da o görmesin diye göz yaşlarını içine akıtır, geceleriyse aynı göz yaşları yastığını ıslatır. ama güçlü olmak zorundadır; hep bir mücadelenin içinde bulur kendisini. çoğu zaman bu zorlu mücadelenin tek kahramanı odur. çocuğuyla beraber toplu taşıma araçlarına binmeye çalışırken yolcuların yüzlerindeki acımasız, sabırsız ifadeye, sokakta birlikte yürürkense çevredekilerin meraklı ve acıyan bakışlarına katlanmak zorunda kalır. anlamak istemeyen birilerine hep bir şeyler anlatması, açıklaması gerekindir.
fedakarlığın sözlük tanımı değilse bile hakiki anlamıdır. sırf biricik yavrusu mağdur olmasın, tutunacak dalı olsun düşüncesiyle, okula gitsin, derslerinden eksik kalmasın diye maddi imkanı olmadığı için kilometrelerce yolu çocuğunu sırtında taşayarak kat eden, kendi başına kaybolur diye korkup kendinden büyük bir adamı her gün elinden tutup küçük bir çocukmuş gibi gezdiren, ilaçlarını alabilmek, tedavi ettirebilmek için ölesiye çalışan annedir. üstelik hala engellileri uzaylılarmışcasına kategorize edip dışlayan, küçümseyen bazı sığ beyinlilerin var olduğu ülkemizde bütün zorluklara göğüs gererek yaptığı her şey için ellerinden tekrar tekrar öpülesi, teşekkür edilesidir.