Dotoyevski, devlet aleyhine düzenlenen bir eyleme karıştığı iddiasıyla tutuklanır, idam isteği ile yargılanır.
Hapishanede yattığı hücrede, ertesi gün verilecek kararı beklerken, gece yarısından sonra silâhlı iki asker tarafından alınır,
Ölüm kararı okunur yüzüne karşı...
Papaz günah çıkarttırır...
Gözleri bağlanmadan önce kurşuna dizileceği direk ve ellerinde tüfekleriyle askerleri görür,
Ellerindeki kelepçenin çıkarıldığını fakat bu kez bir direğe bağlandığını hisseder,
Henüz 28 yaşındadır (yıl: 1849),
Titreyen bedeni ve ruhu ölüm korkusunu yaşamaktadır,
Her an "Ateş" emri verilecek, askerlerin tüfeklerinden fırlayacak kurşunlarla bedeni delik deşik olacaktır...
işte o anda bir çift elin gözlerine uzandığını ve sıcak bir nefesi yüzünde hisseder,
Soğuk terler boşanır bedeninden.
Gözlerini örten bez çekilip alındığında, yılan gibi tıslayan bir subayın, ölü balığı andıran bakışlarını ve gülümsemeye çalışan gözlerini görür.
"idam edilmeyeceksin Fyodor Mihayloviç Dostoyevski. Mahkeme seni 8 yıl hapisle cezalandırdı, Yüce Çarımız ise cezanı 4 yıla indirdi."
Sessizce bu söylenenleri dinleyen Dostoyevski'nin gözleri "peki neden?" der gibi merak ve biraz da kuşku ile bakmaktadır.
"Çünkü" der subay, "Çünkü sana ölüm korkusunu yaşatarak seni korkutmak istedik. Umarız bundan sonra Yüce Çar'ımıza karşı gelmezsin".
Ve bir daha Çar'a hiç karşı gelmedi Dostoyevski...