annenin yokluğunun hissedildiği ilk an

entry23 galeri
    1.
  1. çiçekler açmayı unutabilir
    kuşlar uçmayı
    baharlar gelmeyi
    ama ben seni asla...

    sekiz yaşındaydım gittiğinde. ancak yıllar sonra tanımını yapmayı becerebileceğim lakin o yıllarda anlam veremediğim bir duygu karmaşası içerisinde uzanmıştım yatağıma. ağırlığımın iki katını taşıyordum sanki üzerimde. yatınca gömüldüm gömüldükçe küçüldüm oracıkta. "yokluğunu hissettiğim ilk an oydu" derdim eskiden. halbuki öyle tazeymiş ki hissedilenler, gidişinin üzerinden 24 saat dahi geçmemişken hakkında düşünülenler, şimdi bakınca varlığını yanımda en çok hissettiğim gün o günmüş meğer.

    hafızamı yokladığımda, gözümü yumup hatırlamak için kendimi zorladığımda bölük pörçük çocukluk anılarım canlanıyor gözümde. elbet güzel günlerdi, etrafımızdakiler biz üzülmeyelim diye gayret ederler, haliyle üstümüze düşer, ilgi alakayı eksik etmezlerdi. o zamanlarda uğruna ağladığım saçma sapan şeyler geliyor hatırıma. bağıra çağıra ağlarken, belki şımarıklık yaparken "anne" diye haykıracakken yutkunduğumu hatırlıyorum sonra. ne acıdır boğazın düğümlenmesi.

    ilkokulda öğretmenin öğrencilerine anne babalarının mesleklerini sorduğu günler geliyor aklıma. hala öfkeleniyorum düşündükçe. annesi babası olmayanların "ne cevap versem" tedirginliğini hala hissediyorum üzerimde. yalan söylemeyi o gün öğrenen çocuklar bilirim. utanmayı da öyle... öldü mü desem, gitti mi desem derken başka bir çocuğun ezile büzüle "annem babam ayrı" demesine bencilce duyduğum sevinci mi anlatsam yoksa? toplantılara gelmeyen ebeveynim miydi yoksa okul hayatım boyunca sorumsuzluğumun kaynağı? öğretmen her "veli'n okula gelsin" dediğinde, daha mı çok hissediyordum yokluğunu? sanmam.

    18'li yaşlarım geliyor sonra aklıma. aklımın bir karış havada olduğu, ayaklarımın yere değmediği, yokluğunu inkar ettiğim, özlemediğimi iddia ettiğim, düşünmekten korktuğum, korkularımla yüzleşemediğim yaşlarım... o gün sorsan "hissetmedim yokluğunu" derdim gururla. sen bana bakma, şu gurur öyle bir maskedir ki perdeler bazen tüm görülmesini istemediklerini. sahi nerdeydin sen benim o yaşlarımda?

    yaş ilerledikçe geçmiş daha bir berraklaşıyor gözümde. göremediklerini görüyor insan, anlam veremediklerini anlıyor belki de. taşlar oturdukça yerine, fark ediyorsun sende olan biteni. hak vermesen de idrak ediyorsun başa geleni.

    arkadaşlarımın anneleri geliyor aklıma.
    bir valiz görüyorum mağazanın birinde, sen giderken peşinden sürüklediğine benzer,
    çocukluk fotoğraflarıma takılıyor gözüm, içinde senin olmadığın...

    acı çektiğim anlarda,
    en mutlu günüm bugündür herhalde diye içimden geçirdiğimde,
    biriktirmek istemediğimde,
    herhangi bir şeyi başkasıyla paylaşmaktan kaçındığımda,
    bazen yalnızken "anne" dediğimde, ağzımdan çıkan kelime kulağıma tuhaf geldiğinde,

    özlüyorum seni. özlediğim her an, yokluğunu hissettiğim andır bana göre.

    aslına bakarsan ilk an diye bir şey de yok, hayatına annesi olmadan devam edenler, etmeye çalışanlar, ettiğini iddia edenler her an hissederler yokluğunu. yaşı başı olmaz bunun.

    yarım kalmış şiirlerim gibisin
    yaşanmamış çocukluğumsun anılarımda
    öylesine eksiğim sensiz
    öylesine sahipsiz
    işte bütün umutlara havlu attım gidiyorum
    içinde geç kalmışlığın çaresizliği
    çocuklar gibi ağlıyorum
    ve gel gör ki her damla gözyaşımda
    yine seni arıyorum... *
    42 ...