pervazlarım ıslanıyor, sabaha karşı
geliyorum geceyi korumak için
peşine güvercinlerin düştüğü bir kırıntı
gibi uzanıyorum soğuk zemine
serinliğim çıplaklığımdandır
senin tenin frezyalar terliyor
gecenin nem vaktinde
ekime yetişmeyi beceremeyen
eylüller gibi kalakaldık yine
kokusu iki mevsim öncesinde unutulmuş
tohumlar gibi çocuklarımız
trabzanlarım tozlanıyor, manzaraya karşı
uzanıyorum , yatağım için
eşine rastlayamayan ayakkabılar
gibi giyilmeden duruyorum çekmecelerde
saklanışım unutulmamdandır
senin tenin nasılsa yara bende
iç içe geçmiş matruşkalar gibi
biri düştü diye
ötekiler hissetti
bekleyişim yorulmamdandır
iki kelimeyi bir (y)araya getirdim yine
gülüşün dudaklarımı öptü diye
kanadı bir tohum içimde