sunshine cleaning

entry13 galeri
    2.
  1. megan holley yazmış; christine jeffs yönetmiş; amy adams, emily blunt, alan arkin, jason spevack, steve zahn, mary lynn rajskub, clifton collins jr. oynamış. 2008 yapımı bağımsız bir amerikan filmi, little miss sunshine'ın yapımcısından.

    --spoiler--
    rose lorkowski* darmadağın, oradan oraya koşturmakla geçen bir hayata ve bir de yedi yaşında Oscar* adlı bir çocuğa sahiptir. Norah* ise, hiçbir işte başarılı olamayan bir kız kardeştir. Joe* ise en büyük tutunamayan olarak, arz-ı endam eder. Rose hem klasik orta sınıfın yükselme hayalciliğiyle, hem de okulunda sorun çıkartan oğlunu oradan alıp özel okulda okutmak için, bambaşka bir işe ele atar. Artık kapıları dolapları tozdan değil, kandan arındıracaktır. Hem de Norah ile birlikte. Filmin konusu kısaca böyle.

    Filmin sinemanın derin düşünce deryalarında yüzdürecek türden bir konusu ve böyle de bir iddiası olmadığı için karakterlere ve çekimlere odaklanmakta fayda görüyorum.

    rose'a dönersek, hayatında babası, kardeşi, oğlu ve yatak sevgilisi hariç kimse olmayan biri. eksik bir karakter; anne ve hizmetçi sıfatlarına sıkışıp kalmış. Güven sorunu var, hayata tutunma yolu "i'm a winner" cümlesini kendi kendine tekrar etmekten ibaret. Tutunuyor da. Hem kardeşine hem de oğluna bakmak zorunda. Liseden arkadaşları kocaman kocaman yuvalar kurarken* o da o villada hizmetçilik yapmak zorunda ya da eski model arabasını kim bilir hangi eski arkadaşına ait porsche'un arkasına park etmek zorunda. Uğraşıp didiniyor ve hiçbir insanın merak etmediği bir mesleğe atılıyor, ölü artığı temizlemek. Kan, parmak ve insanlardan fırlayan türlü iğrençlikler, arkadaşlarına mesleğini anlattığında iğreniyorlar. amy adams'ın rose rolünde çok iyi iş çıkardığını söyleyebilirim, izlediğim ilk amy adams filmi olması da ayrı ilginçlik.

    norah ise, belki ablasından daha rahat ama hayata tutunmak konusundan bir o kadar başarısız, amaçsız. belki de sırf bu amaçsızlığı yüzünden, belki de salt iyilik güdüsünden, artıklarını temizledikleri bir kadına ait eşyaları ulaştırmak için, kadının kızının peşine düşer, başarısız olur. ablası olmadan bir "artık" işine girişir, mekanda yangına sebebiyet verir. başarısızlık. başarısızlık. emily blunt'a gelirsek, temiz oyunculuk ama dublaj gerek, ingiliz oyuncu amerikan aksanını yaparken, birçok yerde çuvallıyor. ama bir sahnesi varki, filmin en güzel sahnesi, mutluluk ve özgürlük ve çocukluk bir arada: norah tren raylarının arasına, tâ köprünün altından ellerini sokar, tren gelene kadar elini bekletir ve tren gelmesine yakın çeker elini, rayların kıvılcımları yüzüne saçılır norah'ın, ve norah çocukluğunu görür, gözyaşları.

    Joe'ya gelirsek, yaptıklarını ticaret zekâsı altında sınıflandıran biri. belli ki, çok işe girişmiş ve çok işi batırmış. karısı intihar etmiş, ama hiç aklına bile gelmiyor bu mesele*, kaybediyor, yeni baştan başlıyor. Tutunamayan, 60'tan fazla yıldır hem de. Pratikteki başarısızlıklarını, teorik olarak torununa anlatıyor ve böylece başarılı bir dede portresi çizmeye çalışıyor. Alan arkin kısıtlı rolünde yine döktürüyor.

    lorkowski ailesinin "biz tutunamayanlar"dan, "biz kazananlar"a dönüşmesinin hikâyesi. lorkowski ailesinden başka herkes, ailenin dönüşümüne katkı sağlamaktan başka işe yaramıyor. Ve sonunda, göz yaşı yok filmin, yolcuğa çıkan norah, aile şirketi kuran rose ve joe, ve okulunda "little bastard"lı dövmesiyle hava atmaya koyulan Oscar.

    Daha kısa kısa; başarısız bir tutunamayanlar hikâyesi, başarılı bir aile hikâyesi.
    --spoiler--
    6 ...