parolası "komşularla sıfır sorun" olan dışişleri bakanı.
bu adam birikimlidir, entellektüeldir ancak akademisyendir hacı. yani, teoride ürettiklerini pratiğe dökemeyendir.
gürcistan'dan başlayalım sıfır sorun muhabbetine. gürcistan ile bizim bir problemimiz yok zaten. abd'nin gazı ile rusya'ya karşı tampon oluştursun diye askeri destek veriyoruz. sonuç? rusya ihraç ürünlerimizin olduğu tırları haftalarca gümrüğünde bekletiyor, geri gönderiyor, yasaklıyor. btc'ye rakip olarak deniz yolu ile burgaz'a oradan boru hattı ile bulgaristan-yunanistan hattından ege'ye rus petrolü ulaşacak. yetmiyor biz bize hiçbir şekilde herhangi bir ucuz doğalgaz alımı veya herhangi bir imtiyaz sağlamayan sadece ve sadece transit geçiş olacağımız nabucco'ya eyvallah diyoruz. hani sıfır sorun? rusya ile kocaman nur topu gibi sorunların oluyor. bu mu stratejik derinlik hocam?
ermenistan; sorunluyuz evet ama bir arpa boyu yol kat edememişizdir kendisinin etkin olduğu dönemde. 2002'den beri hem başbakan recep tayyip erdoğan hem de şu anki cumhurbaşkanı abdullah gül'ün dış politika danışmanı. 2002'den beri sözde soykırımı kabul eden, bu sözde soykırımı inkar edenlere hapis cezası verilmesi kararı alan ülke sayısının haddi hesabı yok. peki yaptırım? diplomatik nota? hak getire. hiçbir şey yok ortada. her seferinde sadece şu cümle çıkar "yapacaklarımızı tüm dünya görecek" ama pek bir halt göremedik. iyi niyet gösterisi olarak maça gitmeler ancak ermenistan cumhurbaşkanı sarkisyan'ın "sınır kapısı açılmazsa maça gitmem" resti ve son olarak daha taze taze, sıcak sıcak bugün sarf ettiği "hiçbir önkoşulu kabul etmiyoruz" lafı. yani ne dağlık karabağ'dan çekilecek ermenistan ne de türkiye'nin toprak bütünlüğünü tanıyacak. bir de diyor ki, adam "biz soykırım'a rağmen iyi niyet gösterisi olarak görüşmeyi kabul ettik" breh breh breh. lütfetmiş sarkisyan. e hani sıfır sorun hocam? sınırı açalım, adamlar bizim lehimize hiçbir koşulu kabul etmesin ama sıfır sorun. oldu olacak bir de soykırım anıtı dikelim ha ne dersin? tazminat falan ödeyelim. al işte mis gibi sıfır sorun.
iran; pek bir sorunumuz yok rejim tartışmaları dışında. o da eskilerde kaldı, hizbullah'ı desteklemeler, ülkede çalışmalar yapmalar falan filan. abd'nin gazıyla fazla yanaşmıyoruz da kendilerine. herhangi bir savaş durumunda ise yanlarında olmayacağımız kesin.
ırak; sorunumuz dağ gibi. adamlar pkk yöneticilerini teslim etmiyorlar hatta 2003'e kadar türkiye cumhuriyeti'nin verdiği diplomatik pasaportla gezen adam "bir kürt kedisini dahi vermem" diyebiliyor. bölgesel reis barzani istediği gibi postasını koyabiliyor. "biz kandil'e hakim değiliz" deyip, kara operasyonu yapalım dediğimizde ise "ırak'ın toprak bütünlüğü var, egemen bir devlettir vs." edebiyatı yapıyorlar sanki 1 milyona yakın insanlarını biz öldürdük, yaladıkları postallar abd postalı, ingiliz postalı değil. fiili olarak zaten 3'e bölünmüş halde. abd çekildiği anda iç savaş kaçınılmaz, bu yüzden abd kuzey ırak'ı korumak için bizi sürüyor. fırına sürülen hamurmuşuz gibi hisediyorum şahsen. sıcak, daha sıcak.
suriye; adamlar ile atilla ateş paşa reyhanlı'dan postayı koyup tehdit ettiğinden beri zaten sorunumuz yok. nerden baksan 12 sene. pkk'yı suriye kendilerinden önce def etti zaten. 1999'da neyse, bugün de aynı. ha arada beşar esad avrupai karısını da alıp bizimkilere misafirliğe geliyor çay içmeye, bizimkiler de gidiyorlar arada. o kadar. israil ile suriye arasında arabulucu olmamızı istiyorlar ama israil'in pek kazıdığı yok.
güney kıbrıs; komşu sayılırız kendileriyle. sorun deseniz 2002'den beri kat be kat arttı. konjektür değişti davutoğlu hocamız sayesinde. çok derin düşünerek(!) iyi niyet gösterisi olarak taviz vermekle avrupa'nın gözünde yüceleceğimizi zannedip ab direktiflerine "he" dedik hep. referandumda "evet" dedirttik falan sonuç? ne ambargolar kalktı, ne devlet olarak tanındı. ayrıyeten, sanal bir "müzakere süreci" sözüne güney kıbrıs'ın mevcut anlaşmalara ve dolayısı ile uluslararası hukuka aykırı şekilde ab üyesi olmasını mahkemeye taşımadık! dediler ki, "sizle de müzakere yapacaz lan" sonuç? havai fişekler. havai fişeklerin ardından geçen 5 sene? açıldığı gün geçici olarak kapatılan bilim ve teknoloji başlığı dışında hiçbir başlığı kapatamamış ve yeni başlık açamamış olmamız ve 31 aralık 2009'a kadar süremiz olan şeyler. limanları açacağımıza dair anlaşma imzalamamız ve ardından sözlü deklarasyon yayınlamamız iç politikaya yönelik. güney kıbrıs'ın petrol sahaları ihaleleri açma girişimleri falan. kuzey kıbrıs için 2002'den bu yana değişen nedir? peki ya bizim değiştirdiğimiz pro-aktif olarak verdiğimiz tavizler nelerdir? aldıklarımız nelerdir? çok şey verdik ama malesef elde var sıfır.
yunanistan; "dostum karamanlis" adlı babayiğitin tayyip babanın evlatcığının şahidi olması dışında pek bir şey yok. ismail cem de papandreu ile sirtaki yapıyordu. yunanistan hala 12 mil inadında, hala balıkçı teknelerimizi sahil güvenlik botları ile taciz etmekte, uçakları hala hava sahamızı ihlal etmekte. bir somut örnek vermek isterim, 26 mayıs 2006'da bir yunan savaş uçağı, bir f-16'ımıza arkadan ve alttan çarparak düşürmüştü hatırlar mısınız? ben hatırlarım fil gibi hafıza vardır. dönemin savunma bakanı vecdi gönül, uluslararası mahkemelere gideceklerini açıklamış, dönemin dışişleri bakanı pek sayın abdullah gül de "ne yapacağımızı tüm dünya görecek" diye postasını koymuştu. sadece nota verildi, nota da reddedildi. 3 sene geçti ne oldu uçağımız? alabildik mi tazminat? ha ahmet hocam, o dönem danışmanıydın abdullah gül'ün, ne yaptık söylesene? bugün ne yapıyoruz milyonlarca dolarlık uçağımız için? hani "tüm dünya görecek!" potasının arkası? bir aslan miyav dedi değil mi? allah'tan pilotumuz atlamayı başarmıştı. velhasıl, yunanistan bugünlerde bakoyanni'nin giderek sertleşen üslubuyla ön planda.
bulgaristan; pek bir sorunumuz yok kendileriyle zaten. hak ve özgürlükler hareketi de geçen dönem iktidardı. velhasıl, bulgaristan ile kayda değer bir şey yok.
ab ülkeleri ile durumumuz, "imtiyazlı ortaklık" eksenine dönmüş durumda neredeyse. sarkozy "imtiyazlı ortaklık" diyor bağıra çağıra, merkel ona keza bizimkilerden tek söz, tek tepki yok. 2-3 gün sonra bir gazeteci sorarsa eskaza konuşuyorlar. hatta abdullah gül sarkozy'yi "vizyon darlığı" ile suçlamıştı da çok gülmüştüm. zira sarko'nun söylediği cümlelerin benzerlerini 15 sene kadar önce kendisi, hem de meclis kürsüsünden haykırmıştı. artık vizyona gergi kolu mu soktular ne olduysa birden bire cumhurbaşkanımızın vizyonu genişlemişti.
velhasıl, hocam sen okula dön, öğrencilere ders ver. bak akademisyenlik sökmüyor. sen herkesi kendin gibi zannediyorsun. kafanda 40 tilkinin dolaşıp, bu tilkilerin kuyruğunun birbirine değmemesi gerekirken, sen 2 tilkiyi bile dolaştıramıyorsun. bırak kuyruk temasını, paso burun burnalar. stratejik derinlik iyi kitap güzel kitap. birkaç konferansında da bulundum oradaki konuşmalar da güzel ama bak mehmet öz'e, fındık yiyin diyor, ekmek alacak para yok, adam fındık diyor. onun gibi sen de o zamanlar iyi konuşuyordun ama pratikte pek yoksun be hocam.
iddia ediyorum en iyisinden en kötüsüne hiçbir şekilde farklı stratejilerin yok komşularımızla ilgili. hep iyi niyet, hep iyi niyet "o bunu yaparsa, ben de bunu yaparım" gibi 3-5 farklı stratejin yok. böyle olunca stratejik derinlik de yeteri kadar derin olmayı geç, suyun üzerinde ada gibi kalıyor hocam.
hesap ortada, 2002'den beri değişen ve değişmeyenler ortada. açık ve net olarak belli ki, aleyhimize değişim gerçekten çok fazla.