kalbim ilk defa bu kadar hızlı atıyordu. şaşırmıştım. ufacık bir çocuktum. onu görene dek en heyecanlandığım an yeni doğan kardeşimi annemden gizlice kucağıma aldığım andı sanırım.*okulun ilk günleri her sabah bir bahane buluyordum anneme gitmemek için. kolay değildi okula başlamıştım artık. okuma yazma sökeceğim günü dört gözle bekleyen insanlar vardı çevremde. ben ise tüm bunları görmezden gelir gibi derste sadece onu izliyordum. o da beni. mutluyduk böyle. okulun bahçesinden çiçekler koparıp getiriyordu benim için. hemde okulun görevlilerinden,nöbetçi öğretmenlerden azar işitmek pahasına. çocuktuk, gözümüz hiç birşey görmüyordu. mutluyduk. acı çekmek ne demek bilmiyorduk o güne kadar. ama ben hiç söyleyemedim ona karşı içimde birşeyler olduğunu. ben ona bakıyordum, o bana. ama söyleyemedim işte ona. o bana hergün söylüyordu. kendime bile itiraf etmem çok uzun zaman almıştı. bir gün anneme her zaman taktığım tokayı istemediğimi söyledim. süslü kız çocuklarından değildim işte. o zamandan belliymiş sade bir tarza sahip olacağım. ancak o gün o çok süslü işi olduğunu söyleyip takmadığım tokayı takmak istedim. amacım belki dikkat çekmekti. bilmiyordum o zaman bu tokayı neden takmak istediğimi. değişiklik istiyordum belki yalnızca. itiraf edemiyordum işte hala. bugün bile zorlanıyorum söylemekte. o hoşlanıyordu böyle süslü tokalardan. onun için takıyordum. o sevdiği için. onu sevdiğim için. o tokayı taktım. değişmedi hiç birşey. hala aynıydı durumumuz. o bana aşkını ilan ettikçe ben kaçıyordum. çocukluk işte utanıyordum duygularımdan. olamazdı. sevemezdim ki ben birini. çok küçüktük hem. aşk denen şey anne babalara özel birşeydi. bu aptal düşüncem uzun yıllar değişmedi. yüreğimin derinliklerinde aşıkken ona hiç birşey söyleyemedim. başka bir okula gittim. yıllar geçti aradan. başkalarını sevdim. aşkın anne babalara ait olmadığını kavrayacak yaşa gelmiştim. basit sevgiler sevgililer üzdü beni. bilmiyordum onu da üzdüklerini. üzülmesine dayanamazdım aslında. bir kere okulda yere düşmüştü. çok üzülmüştüm o zaman. uzaktan izlemiştim onu. onun gözünden yaşlar akarken bende ağlamıştım onunla. işte böyle birşeydi bu da. bilmiyordum onu üzdüklerini. aklıma geliyordu arada sırada. görüşmemiştik ama okuldan sonra. görüşmeyeli uzun yıllar olmuştu. internette çıktı karşıma. konuşmaya başladık. çok üzmüşlerdi onu. beni üzdükleri gibi. o anlattı ben dinledim. ben anlattım o dinledi. neredeyse aynıydı dertlerimiz,hüzünlerimiz. çok konuştuk o akşam. benim biraz işim var gitmem gerek dedi. tamam dedim. tüm cesaretimi toplamıştım. aradan geçen on yılın ve yüzyüze olmamanın verdiği kuvvetle bende seni seviyordum o zaman dedi. şaşırmıştı anladım. ama önce kızdı bana. inanmıyorum sana dedi.o sevgiyle beraber olsak çok mutlu olabilirdik dedi. salaktım dedim. çocuktum. küçüktük işte. o günden sonra daha farklı şeyler bekliyordu ikimizide. ilişkiler bittikten sonra üzülen, geri dönmesini bekleyen taraf vardır ya ikimizde o taraf olmuştuk bugüne kadar. aptal aşıkları oynamıştık ilişkilerimizde. şu anda adını koyamadığımız bir şeyler var içimizde. en saf en temiz aşk ilk aşkmış ya yaşayamadım işte ben ilk aşkımı doyasıya. şimdi yaşasak ne güzel olur değil mi? hep bekleyen, karşılıksız seven taraf olmuşuz ya beklememize gerek kalmasa bu defa. hiç gitmesek birbirimizden. hep beraber kalsak. kalbim o tokayı taktığım gün olduğu gibi çarpsa tekrar. ilk aşkım son aşkım olsa...
bu yazıyı sana yazdım ilk aşkım. okumayacak olsan da yazmak istedim. yine söyleyemiyorum sana bazı şeyleri. kabullen artık beni böyle.