hani uçurumdan atlarsında boşluğa doğru düşerken, yere çakılacağım diye korku bürür içini işte ayrılık sonra boşluk bunun gibidir. o giderken uçurumdan atmıştır seni pervasızca çekip gitmiştir. sense o boşlukta düşerken onun gidişinemi yanayım nereye çakılacağımamı yanayım derken yanlış bir hareketin hayatına mal olabiliyor. ya bir dala tutnacaksın yada bir sert kayaya çarpacaksın. işte böyle bir duygudur. heleki böyle zamanlar da içki sigarayı ağzına koymayan insan unutacağım derken alkolik ve sigara tiryakisi olabiliyor. tabi en hafifiyle kurtulabilirse.
boğazına düğüm saplanıyor. yutkunamıyorsun. sanki boğazımın içine kocaman bi erik takılmış ne kadar yutkunsan da gitmiyor. hele ki onu düşündüğün zamanalr, beraber gezdiğiniz yerden geçtiğin zamanlar ve onu hatırlatan şeyleri gördüğün zamanlar o boğazdaki düğüm büyüyor, büyüyor, büyüyor. boğulacak duruma geliyorsun. derken gözündende ki bir damla yaşla kendine geliyorsun. aniden yaptığı hatada geliyor aklına. çünkü o uçurumdan atarken yalnız gitmemişti yanında başka biri daha vardı. kabullenemiyorsun haliyle.
birden telefon çalıyor bakıyorsunki numara tanıdık. sonra kendine geliyorsun o arıyor. sesini düzeltip, gözyaşlarını silerek, güleç bir sesle açıyorsun telefonu. seni merak ettim diyor konuşurken, iyi misin? diyor. herşeye rağmen hayat devam ediyor diyorsun. elveda deyilip telefonu kapatıyorsun. ahh! keşke karşında olsa her şeyi unutup tekrar sarılası geliyor insanın gurununu nefretini bir kenara atıp. fakat çok geç artık biliyorsun. düştüğün boşluğun ortasında umutsuzca düşüyorsun. nereye gittiğini bilmeden!!!