bana kazandırdığından çok daha fazlasını kaybettirmiş bir okuldur kal.
hazırlık sınıfına başladığımda sene '94 idi, bacak kadar boyum, john lennon gözlüğümle hayri pıtır formatında gidip kaydımı yaptırmıştım. umut içindeydim, bileğimin hakkıyla kazanmıştım, anadolu liselerinin iyi olduğu zamandı. çok da başarılı olacaktım, emindim.
okulun jeopolitik önemi var mıydı bilemem ama şeker fabrikasının bulunduğu orman--şimdi plaza olmuş, dolasıyla orman da tarih-- karşıyaka oteli denilen abuk yer, arkada bataklık, önde vızır vızır işleyen çanakkale yolu ile insanın kapana kısıldığı izlenimi veren tuhaf bir yerdi burası. bina sevimsiz olablir ama belki içindekiler sevimlidir dedim, hayal kırıklığına uğradım. bir kısmını tenzih ederim ama hocaların çoğu gardiyan kılıklı idi. çok da kral elemanlar var diyemem. 7 sene orada okuyunca bir nevi esaretin bedeli havası yakalayabiliyor insan. o zamanki kankamla--ki hala görüşürüm-- ilk nirvana guftelerini sıralara kazımış, bir gün bu hapishaneden kurtulma umudunu içimizde yaşatmıştık.
şimdi geriye dönüp bakıyorum ve lise yıllarını özleyenlere şaşıyorum. benim için umutsuzluk ve depresyondan başka bir şey değildi. üstelik suç bende mi tamamen? sanmıyorum. bugün hala haksızlığa kapıldığımda öfkeme hakim olamıyorsam o 7 senenin eseridir bu durum, diyebilirim. kendimce bir ders aldım ben de. ilerde çocuğum olursa sevmediği, hoşlanmadığı bir okulda okumasına izin vermeyeceğim. emin olun farkettirmeden hasar bırakıyor insanda.