görüşlerinin karşıtı bile olamadığım insan, zira onunla tanımlanmak istemiyorum.
aradaki birkaç yazısına aldırış etmez isek düne kadar her ne kadar benimsemem de güzel kurgulanmış köşe yazıları ile kendini okutan, önyargımı hafiften kıran bir yazardı.
önyargı malumunuz hep eleştirilen, hep kızılan ama hep sahibini doğrulayan bir şeydir. kimse çıkıp da ben önyargılıyım demez, herkes hoşgörülüdür, empati yapar ve insanları anlamaya çalışır--tabii lafta kalmak üsere.
ben de içten içe hanfendinin baş takısına olan antipatimden ötürü önyargı ile(caps lock olacak) yaklaşmış, avcumu yalayıp yerime oturmuştum.
hatta bu beni çoğu açıdan etkiledi. insanları düşüncelerinden ötürü yargılıyor isem ben nasıl bir insanım sorunsalı ile uğraştım.
benim babam çoğu konuya önyargı ile yaklaşır, kızarım ona. ama hayat kimi doğrular biliyor musunuz? kazanmak - kaybetmek bazında o hep kazanandır. "çünkü" der bana, "bu, önyargı değil, tecrübe".
işte hal böyle iken nihal hanım beni utandırmış sosyoloji soslu, kentleşme ve popüler kültür bezeli yazıları ile ilginç tespitler yapmakta, logosunu hafiften parlatmaktaydı.
di'li geçmiş kullanıyorum çünkü yatmadan önce yaptığı üç fırça darbesi ile o da ali bulaç türevlerinden farklı olmadığnı kanıtladı bana.
baudalaire okumakla insanın değişmeyeceğini gösterdi.
konuyu biraz dağıtayım. üniversitede diplomat bir aileden gelen aklı başında bir kız arkadaşım vardı. bir gün konu açılınca o kültürlü, efendi kızın yorumu şöyle olmuştu tecavüze uğrayan herhangi bir bayan için:
"ee haketmiş. dikkat etseymiş, yalnız gezmeseymiş. ben erkek olsam onu almam. n'apayım onun bunun artığını"
bir an kusacağım hissine kapıldım. düşünün iyi bir aileden gelme, ciltlerce kitap okumuş, marx'ı engels'i yutmuş kızımız böyle söylüyor! abla, ne yaptın sen? allah akıl vermiş sana olanak vermiş, sen sokaktaki, kahvehaneki adamla aynı yorumu yapıyorsun. bu mudur ilerleme? demek ki hiçbirşey öğrenmemişsin.
nihal hanım da bende bu etkiyi uyandırdı. michael ile yazısını okurken--fanı da değilim-- gördün mü pedofili hastası seni, öbür tarafta zebaniler nasıl deşecek vücudunu, tuu utanmaz arlanmaz dedğini duyar gibi oldum. nihal hanım kendini din konusunda otorite yapmış, şeyhülislam havası ile fetva vermekte. yazının her yerinde o kendini beğenmiş, ben postumu kurtardım, siz münafıklar sizler düşünün, havası seziliyor. 2006 yılında kendisini can dündarın cemaatlerle ilgili programında gördüğümde de aynıydı. aynı kendini beğenmiş, saldırgan üslup. cehalete özgü bir saldırganlık hem de.
nihal hanım görüyorsunuz insan doğası değişmiyor. belki de bu yüzden önyargılar sabit kalıyor karakterlerimizde. sizde olduğu gibi. bence sosyoloji yerine görüşünüze uygun şeyler okuyun. ali bulaç kesmez sizi yusuf tavaslı daha bir uygun sanki.
beni üzen sizin böyle düşünmeniz değil, sizin gibi düşünenlerin artarken karşı mahallenin azalmayı sürdürmesi. üstelik bu mahallenin içinde dürüst adamların daha fazla olmasına rağmen.
siz de kendinizi olduğu gibi gösterin. ya göründüğünüz gibi olun ya da olduğunuz gibi görünün.