yolu washington'a düşen tüm yurttaşlarımızın bir gün görebilecekleri amcadır, amcamızdır, canımızdır. bu amcadır ki, öyle pespaye, öyle kanına sapık duygular bahşedilmiş, belinde kasaturası, yorgun bakışları, her an ağlayacakmış gibi bakan miniminnacık gözleri, kafasında hunisi ile türlü türlü sapıklıklar yapar.
bir gün 58. sokakta (allah sahibine bağışlasın) güzel bir hanım kızımızla romantik anlar yaşarkene, yanımıza gelip;
dayı: 58. sokakta ne işiniz var, gidin 69. sokakta 69 yapın, nihahaha (what is job have on 58. street, go babies to 69. street and made 69, lollll)
ben: dayı ne diyirsen allahını peygamberini sevirsen, sen hiç sevişmedin mi? sen hiç aşık oldun mu? ühühühüh (hey myaunt what is talk? if you love yourgod and yourprophet and you dont love? you never love? ahaaahüü)
dayı: bak güzel kardeşim, biz burada aç karnımızı doyuramıyoruz, sev sevişmekten bahsediyorsun. (look mysweet brother, we is here eat dont hungry, you say very vey love)
o anda bıraktım kızcağızı orada, arkamdan hüngür hüngür ağlıyor. 'break me beni, break me beni' diye. arkama dönüp bakmadım bile, gözlerim yaşlı evimin yolunu tuttum.