Bu ara havalar çok sıcak. gerçekten bak. belki haberin yoktur diye söylüyorum, cehenneme gitmeden ilk denemeleri burada yapıyoruz. ön izleme gibi bişi.
Her zaman arabamızla gezemediğimizden, arada bir halkın arasına karışıp; otobüs olsun, denizotobüsü olsun, dolmuş olsun, bu araçları kullanıyoruz.
Haliyle sıcaklardan bunalım bir şişe su edinme ihtiyacı duyuyoruz. Ve söz konusu taşıma araçlarının olduğu büfeye gidip su almak istiyoruz. Amca hemen bir şişe su çıkartıyor. Ama bir bakıyoruz ki Hamidiye Su. işletmesi belediyenin elinde olan, vücudun ihtiyacı olan ve sert su olarak anılan suyun yerine, içerisine temizletilmiş kuyu suyu olan yumuşak suyun doldurulduğu Hamidiye Su!.
Başka marka alabilir miyim diyorsun, karşılığında sakin sakin, belediye sattırmıyor başka su diye cevap geliyor.
Olur mu öyle şey dedim. Beşiktaştaki büfeciye, yalannn söylüyorsun tadında bir bakış atıp yoluma devam ettim. Sonra bir kaç gün sonra Kabataş iskelesindeki büfeden su istedim, Hamidiye uzattı, başka yok mu diyince - dışarıda dolap olmasına, dolap ağzına kadar hamidiye su ile dolu olmasına rağmen- el altından istediğim marka suyu uzattı. Sordum neden böyle? Belediye sattırmıyor abla dedi. Bostancıdaki 202lerin kalktığı büfeciye sordum o da aynısını söyledi.
Zamanında bir organizasyon için 1 kamyon su almam gerekmişti. Fiyat araştırmasını yaparken diğer markaların hamidiye su dan daha ucuz olduğunu öğrenmiştim. Demek ki büfeciler kar için bunu yapmıyor. Adam istemez mi daha çok kazanmak? Sanırım belediye duraklarının orada durma karşılığında, ya da ne bileyim akbil bayisi olma karşılığında bu duruma boyun eğiyorlar.
Yeni dönemde herşeyin el altından hile, hurda zorlama ile yürüdüğünü biliyorum da, bu kadar aleni şekilde yapılmasını anlamıyorum.