bir ülkedeki sosyo-ekonomik, siyasi dengeleri kökünden değiştiren reform çeşididir.
reformun sonucunda toprağın bireylere eşit olarak dağıtılması amaçlanır. bu tip reformda kasıt, azınlık elinde bulunan toprak mülkiyetinin, toplumun tamamına ya da çoğunluğu oluşturan, doğrudan ya da dolaylı olarak onu işleyenlere dağıtılmasıdır.
günümüzde makineleşmenin getirdiği doğrudan toprağı işleyen kişilere ihtiyacın azalması, aslında görünüşte oluşan bir tür şekilciliktir. söz gelimi, toprağı işleyen cihazları üreten, bakımını yapan; ya da ürünleri tarladan tüketiciye ulaştıran çiftçi, tüccar, makina teknikeri, vb. istasyonların her biri bu döngüde gösterilmelidir.
her ne kadar birim topraktan elde edilen ürün miktarı, gelişen tarım teknikleriyle artmış olsa da, hızlı nüfus artışı nedeniyle bu ürünlere karşı talep de, en olumlu ihtimalle aynı oranda artmıştır. bu da daha çok toprağı işleyecek daha çok iş gücünü-makineler ya da insanlar şeklinde-gerektirir.
özetle, toprak reformu, üretenlerin ürettikleri ölçüde tüketebilmelerini amaçlar.
dünya üzerinde üretenlerin, tüketenlerin sayısından çok çok daha fazla olduğu bilinen bir gerçek. alım gücünü parasal olarak ifade ettiğimizde, akılalmaz miktarlarda paraların sahibi olan insanların yanında, günlük 2 doların altında bir miktarla yaşantısını sürdüren kişilerin dünya nüfusunun yarısından fazlasını ifade ettiğini düşünecek olursak; dünya üzerindeki insanların büyük bir çoğunluğunun ürettiğinden milyarlarca kat fazlasını tüketme gücüne sahip olurken, diğer kısmının ise ürettiklerinin çok daha azını tükettiklerini hesaplamak zor olmaz.
bu iki grup insan arasındaki farklılık ise, azınlık olan tarafın üretim araçları ile elde edilen alım gücünü, iktidarda kalmak için kullanması, bunu üretenleri bu sayede kontrol altında tutarak gittikçe daha da güçlenip içinden çıkılmanın mümkün olmadığı bir tür çark içine hapsetmesi, üretenlerin ise bu siyasi güç altında, kendi tüketimlerinden keserek, gücüne güç katacak şekilde iktidara devretmesidir.
basit bir hesap bu.
kendi toprağını işleyebilen ve ürettiklerini eşit biçimde tüketen toplumlarda, toplumun feragat ettiği üretimden beslenen iktidarlar oluşmaz, bu sayede insanların temel ihtiyaçlarını elde etme endişesinin kullanılması engellenmiş olur; böylece özgür iradesine uygun olarak politik görüşlerini dile getiren insanların yaşadığı bir yurttur orası.
özetle, eşitliğe dayalı toprak reformu, insanca yaşamak için bir gerekliliktir.