kırılırsınız, gücenirsiniz, mantık mı? boşversene. pompaladığı kanın içinde hangi duygular var da bu kadar hızlı hücrelerimize yaylıyor? bu öyle lanet olasıca durumdur ki hiç öldürdüğü görülmemiştir ancak ölüm döşeğine sizi yumuşakça yatırır. sonra sizi orda bırakır. o aslan gibi yüreğiniz sizi o döşekte yalnız bırakır, içinizden çıkar ve sizi uzaktan izler. kendinizi bitmiş ve yılmış hissedersiniz, tabiki kendinizi hissedebilirseniz.
önceleri asabileşirsiniz ve kendinize kızarsınız. ''neden başgelemiyorum, yumruğumu sıksam daha büyük senden ama bütün mekanizmamı ele geçiriyorsun hem de en olmaması gereken zamanda, yanlış şeylere karşı'' diyerek sızlanırsınız, kendi kendinize. sonraları size tümüyle egemen olur, kendi bayrağını göndere çeker. yavaştan kanınız çekildiği hissine kapılırsınız. kabullenirsiniz yenilgiyi ki bu sizi daha da kahreder ve daha da savunmasız bırakır. ne kadar aciz olduğunuzu düşünürsünüz belki aşağılarsınız kendinizi belki de hayatta yaptığınız en temiz şeyi; sevmeyi , artık onu da yüzünüze gözünüze bulaştırdığınızı düşünürsünüz.
kalbe söz geçirememek sevmenin, istemenin de ötesindedir. eğer ki kalbiniz kırıklarla doluysa, duygularınızın kullanıldığını düşünüyorsanız, kendinize bunun gibi birçok nedenden dolayı kızıyorsanız ve malesef yine de onu sevebiliyorsanız ve döneceği, ona koşacağınız günü takviminizden silemiyorsanız işte; asıl söz geçirememek budur.