yeni başlayanlar için üniversite hayatı

entry62 galeri
    35.
  1. ekranda "x üniversitesinin y bölümüne yerleştirildiniz." yazını görünce sevinç çığlıkları atar ve bir bok oldum sanar insan. yatağa yatıp da gelecek günler düşünülünce iç taraflardan bir ses " lan resmen uzak diyarlara gidiyorsun, napacaksın oğlum/kızım?" derken diğer taraftan bir ses "beni hangi maceralar bekliyor acaba?" diye düşünmekten alıkoyamaz kendini.

    gün gelir evet. hayata yeniden başlanacak gün. eşyalar toplanır. anne sürekli gelip " canım yavrum, güzel evladım" der sarılır, aranızda derin bir sessizlik olur. hani o gitme dese gitmeyecek kadar güçlü bir bağ sizi annenize ailenize doğru çeker. lan bir bardak suyu bölüşemediğiniz kardeşiniz " ne yani, şimdi sen burda olmayacak mısın?" nidalarıyla buruk buruk gezer ortalarda. yolculuk vakti gelir, en baba erkek bile tutamaz gözyaşlarını kolay değildir bir hayata atılmak, üstelik de sevdiklerinden koparak. hatta ve hatta babanızı bile ilk kez ağlarken görebilirsiniz.

    gelirsiniz bilmem ne şehrinin otogarına. nefes alamadığınızı hissedersiniz bir müddet, içinizi kaplayan derin bir korkuyla tabi sahip olduğunuz heyecanı da küçük görmemek gerek. hadi kampüse doğru gitme işini servistir falan halledersiniz. o yurt yolları taştan şarkısı fon müzik olarak beyninizde çalarken siz elde bavul akılda hayaller yoldasınızdır.

    gelirsiniz yurt odasına. hapishane odasından farksız. dolaplar göt kadar oysaki siz bunu hiç hesaba katmamış 38478927 bavulla gelmiştiniz eve yerleşircesine. açarsınız dolabı bok götürüyor. "off, annem olsa ne güzel hallederdi lan" dersiniz sonra anlarsınız, artık her işini kendin yapacaksın oğlum, bunu sen istedin. bavuldan eşyalar çıkar teker teker, sanki hepsinde evin bir kokusu anısı varmışçasına yavaş yavaş yerleşir her şey. bir bavul yerleştirmenin bu kadar üzüntü vereceğini daha önce hiç hesaba katmamıştınız değil mi?

    yurdun size verdiği battaniyedir, şudur, budur için aşağıya iner alırsınız. ama yastık kalmamıştır. neyse dersiniz haftaya gelir. çıkarsınız yukarı odaya tekrar. bavulda bir şey kalmış mı kontrol edersiniz, bavulun en üst gizli gözünden sıkıştırılmış kuş tüyü yastık çıkar. ( gerçektir vallahi, hayat işte) o an o andır işte. şimdiye kadar "hayır, ben uzakta ayaklarımın üstünde duracağım, yaşamayı öğreneceğim,cart curt" her türlü sallamanın bittiği andır işte. başlarsınız hüngür hüngür ağlamaya. oda arkadaşlarınız da gelir, yerleşir. tanımadığınız etmediğiniz bir ton enteresan tip. özellikle yurtta kalacaksanız ilk 2,3 gün yemeğe dahi yataktan kalkmazsınız, olanları kabullenememe, her şeyin üstüne gelmesi gibi ruh hallerinden geçersiniz.

    neyse, dersler başlar, yeni sınıf arkadaşları, hadi hepimiz yeniyiz, şehri gezelim görelim ayaklarıyla geçer günler. en boktan adama fazladan değer verdiğinizi öğretir geçen günler size. en güvenilmeze güvendiğinizi, en safını akıllı sandığınızı ya da en akıllısını salak. yanılgılarınızı öğretir yani. 3-5 kuruşla bir hayat geçirmenin ne demek olduğunu, aç kalmanın da dibine kadar doymanın da neler olduğunu öğrenirsiniz. yurttaysanız suyun bile değerini öğrenirsiniz lan. belirli saatlerde verilir yurtlarda sıcak su çünkü. hatta o hiç pas vermediğiniz amaaan eve gidince yaparım lan deyip önünden geçtiğiniz umumi tuvalaetler var ya onlardır artık yeni mekanlarınız. her katta tek tuvalet olduğundan umumiden farklı değildir çünkü.

    dersi de tadarsınız hayatı da ama üniversite dersten çok hayat okuludur. en sağlam dostlukların da düşmanlıkların da var olduğunu anlarsınız, anlamazsınız da yaşarsınız. yani her şey yaşaya yaşaya öğrenilir. milletten duyup da "aman be o da olur mu? yalandır, yalan" dediğiniz her şey size mümkün gelmeye başlar.

    eve çıkarsınız, bu sefer de çamaşırdı, bulaşıktı, yemekti, ev arkadaşıyla sorunlardı, faturalardı derken dersleri bile unutursunuz. önceden eğilimli oldukları için bayanlar pek az sorun yaşasa da bu konularda erkeklerin rahat bir %75'i zorlanır. ama an gelir de 4lüyü toplar da batak atmaya ya da pokere başlarsanız tüm dertler uçar gider. sabaha karşı istediğiniz saatte istediğiniz şekilde eve gelebilmenin rahatlığını yaşarsınız. ama akşama doğru uyandığınızda "akşam yatmayı bilmiyorsun, sabah kalkmayı" diyen bir ses hep içinizde, özlenen yerinizdedir. eve gelince burna gelen yemek kokusunu özlersiniz. yani iki ucu boklu değnektir.

    zordur, üniversiteye yeni başlamak hele hele uzak diyarlardaysa. ama başlayıp, şehre alışıp, ortamı da yapınca tadından yenmez denilen olay gerçekleşir. içinizde bir taraf hep özlem doludur. memlekete gidersiniz bura özlenir, buraya gelirsiniz memleket özlenir. enteresandır anlayacağınız. yıpratır, yonta yonta adam eder insanı.
    33 ...
bu entry yorumlara kapalı.
© 2025 uludağ sözlük