sahildeki kız

entry22 galeri
    1.
  1. bir ilkbahar akşamıydı. hava sıcaktı ama rüzgar usul usul esiyordu. yanından yürüdüğüm denizin dalgaları yolculuğuma eşlik ediyordu, sohbet ediyordu benimle. aklımda unutmaya çalıştıklarım, ne kadar silmeye çalışsamda silemediklerim vardı, o vardı. ve ben yalnız bir sahile eşlik ederek yürüyordum...

    yalnızlığın tak ettiği anlar vardır. yalnız kalmak isteyen, bu dünyanın tüm kirliliklerinden, kirli insanlarından uzaklaşmak isteyen. işte öyle biri olmama rağmen yanımda o olsun istiyordum. unutamamak dedikleri buydu sanırım, öncelerde bana şakadan başka izahı olmayan bu duygunun tanımı. işte ben de o anlardan birinde yaşıyordum, her dalgada deniz sanki içime kadar geliyordu. bazı şeyleri beraberinde götürmek istiyordu ama ben sıkı sıkı sarılmışım o'na ki götüremedi. bedenim gitmeye yelteniyordu bazen, atlamak istiyordu denize, yüzme bilmesemde; 'sonunu düşünmeden atla, özgür ol!' nidası atıyordu içimden bir ses. ama kendime hakim oldum ve kıyıdan yürümeye devam ettim. ilerdedikçe dertlerimi arkamda bırakırım sanıyordum sürekli ilerliyordum ama olmuyordu. yürümek sadece beyni temizliyordu, düşünceleri. kalp hala dolu, kalp hala sayıklıyor.

    yürümeye devam ederken kayalıklarda oturan birini gördüm, yalnızdı. simsiyah saçları vardı, denizin bile özendiği dalgalı. bir an kaldığımı farkettim, kitlendiğimi. beynim onlarca olasılığı hesaplamıştı bile, tüm olasılıkları geçmişteki yaşanmışlıklarla mukayese etmişti. ve sonuç belliydi 'yanına gitme' diyordu; geçmişteki olayları gözümün önüne getirip, geleceğe olan etkisini açıklıyordu. özgürlükten uzaklaştığımı farkettim o an, bir hayvan gibi iç güdülerimi dinlediğimi farkettim. bu farkındalıkla onlarca olasılık bir anda yok oldu. sanki beynimi kapamıştım. kalbim daha hızlı çarpmaya başladı. özgürleştiğimi farkettim uçmak için kanat gerekmediğini. bir ses duymaya başladım. dalgınlıktan çıkıp ne dediğini anlamak istedim. bana bakan bir çift simsiyah göz gördüm, yüzünde bir tebessüm vardı. bir tebessüm ki cennetten armağan edilmiş. kız yineledi 'tanışıyor muyuz?'. içimden 'tanışmak için her şeyi yaparım şu an' diyordum. bir yandan da öyle bir cevap vermeliydim ki kızın dikkatini çekmeliydim, onunla tanışmalıydım; bir şansım olmalıydı, olmasa bile ben o şansı yaratmalıydım. zaman kazanmak ve yanına yaklaşabilmek için 'özür dilerim, duyamadım.' dedim. gözünün önüne gelen saçlarını düzelterek 'oturmak ister misin?' dedi. 'tabi' dedim ve yanına usulca oturdum. tüm masumluğum yüzüme yansımıştı farkındaydım, kendimi bıraktım kalbimin eline rezilde edebilir vezirde. ama sonuç olarak gerçekten istediğim bir şeyi yapıyordum, özgürdüm.

    kısa süren suskunluğu bozmaya yönelik ilk atak benden geldi.

    -neden yalnızsın?
    +yalnız olmayı seviyorum, dalga sesleri yetiyor bazen.
    -umarım yalnızlık terapini bozmuyorum.

    dedim ve bana döndü, gülümsedi; gülümsemesi canıma can katmıştı. bir insan bu kadar güzel gülümseyebilirdi. ve ben de gülümsedim.

    +ben seni yanıma çağırdım, asıl ben senin terapini bozuyorsam-

    diyordu, sözünü kestim.

    -hayır. bu konuşma benim terapimden daha etkili; lütfen devam et.

    dedim. bunu dememeliydim, farkındayım ama saldım kendimi. hiçbir yetimi kontrol etmiyordum. anı yaşamak istiyordum ve yaşıyordum. bu mutlu olmama yeterdi, özgürdüm. tekrar bana döndü ve mahçup bir tebessümle

    +teşekkür ederim, utandım.
    -yok gerçek olanlardan utanma.
    +peki, çok şekersin.

    dedi. bir an durdum hayatımda ilk defa bir kız bana şekersin dedi hem de çok. çok mutlu oldum, kızardım ve bunu suratımın yanmasından anladım. bu sefer ben utandım. kızardığımı ve hareketlerinden utandığımı anlamış olsa gerek,

    +sen de gerçeklerden utanma.

    dedi, teşekkür ettim. göz göze geldik ve bir süre kaldık öyle. sanki yıllar süren bir dostluğumuz, bir ilişkimiz varmış gibi bakışlarımızla çok şey anlattık birbirimize. ve anlattığımız uzun bir şey olsa gerek, uzun sürdü bakışmamız. rahatsız olmadım ama içten içe 'rahatsız ediyor muyum acaba?' diye belirdi bir duygu yine; beynim dirilmeye çalışlıyor ve tekrar beni benliğimin kölesi yapmak istiyordu. geçmiş anılar bir bir gözümün önüne geliyordu ama ben beynime esir olmadım, artık ruhum özgürlüğü tattı ve ödül hemen yanı başımdaydı buna nankörlük edemezdim, özgür kalmalıydım. düşüncelerimi attım kafamdan sadece kalbim vardı sadece onun kölesi olabilirdim ben, sadece onun kölesiyim ben; kalbimin kalbimdekinin.

    -çok güzel gülümsüyorsun.

    demek istedim, tam ağzımı açtım, söylecektim. bir kız belirdi başımızda. diyeceğim kelimelerin harfleri takıldı iki dudağımın arasına. 'tam zamanında' dedim, içten içe 'tam zamanında geldin' dedim. yanımdaki kız arkasına döndü ve hareketlendi, arkadaşıydı gelen.

    -geldin mi merve?

    diye sordu arkadaşına, evet saçma bir soruydu. amaç zaman kazanmaktı belli. ayağa kalktı. arkadaşı tuhaf bir şekilde bana bakıyordu, rahatsız oldum bu bakıştan. güzel kız bunu farketmiş olacak ortamı kaplayan hafif gerilimi dağıtmak için arkadaşıyla beni tanıştırmak istedi. fakat daha kendisi tanımıyordu beni.

    -bu arkadaşım merve.

    dedi eliyle gösterek. elini bana doğru çevirdi, beni göstererek.

    -merve bu da-
    +ilker ben de memnun oldum.
    merve: ben de memnun oldum.

    dedi. ben hala güzel kızın ismini bilmiyordum.

    -benim gitmem gerek ilker, daha sonra görüşürüz.

    dedi ben de umut dolu bir bakışla.

    +bir daha görüşecek miyiz?
    -neden olmasın yarın bu saatte, burda.
    +peki, iyi akşamlar size.
    -iyi akşamlar.
    merve: iyi akşamlar.

    dediler ve vedalaştık. arkadaşının bile ismini öğrenmiştim fakat güzel kıza hala 'güzel kız' şeklinde hitap etmek zorundaydım ama buna üzülmeyecek, bunu dert yapmayacak için geçerli bir sebebim vardı. 'yarın aynı saatte, burda.' yeniden buluşacaktık. mutlu olduğumu farkettim, bu duyguya uzun zamandır ihtiyacım vardı. mutlu hissetmek, mutlu olmak. uzun zaman sonra bu duyguyu yaşamak iyi geldi, bir ilaç, merhem gibiydi. ve en önemlisi kalbimden hiçbir zaman silemeyeceğim birinin izlerinin soluklaştığını farkettim, yavaş yavaş yok oluyordu. ve kendime şunu söyledim:

    -geçmiş geçmiş, gelecek gelecek ama şu an geçip gidecek ve bir daha gelmeyecek.

    buny
    ---
    not: yazının devamı ilerleyen günlerde yazılıp, beğenilerinize sunulacaktır.
    tanım: bir yazarın hayal gücünü kullanarak yazdığı bir yazıdır.
    13 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük