yine, her duştan sonra olduğu gibi küvetin deliği tıkanmıştı. beni teker teker satan saçlarım küvetin deliğinde birbirlerine bağlılık yemini ediyorlardı adeta. su birikintisinin gitmesini beklerken aynaya biraz daha yaklaşıp saçlarıma baktım. önceleri behlül gibi olan saçlarım şimdi adeta edu dracena saçı gibi olmuştu. sonra eduyu düşündüm biraz. şampiyonlar liginde kendi kalesine attığı golleri felan. ne salak adam dedim içimden. ama hemen vazgeçtim bunu düşünmekten çünkü daha ciddi bi sorunum vardı. saçlarım adeta kıtalara ayrılıyordu.
biraz aynaya boş boş baktıktan sonra ''ulan böyle kıllı bünyeye bu acı son yakışırmı'' diye kendimi azarladım bağırarak. hızımı alamayıp bir tane tokat patlattım yanağıma. gözüm doldu. hemen sıvazladım yanağımı. sonra bacak ve göğsümde ki kıllara bakıp iç geçirdim. ulan böyle bir adam nasıl kel olur diye. ''senin saçların gür kel kalmazsın'' diyen berber geldi aklıma. onun gazıyla saçımı uzatmaya başlamıştım. iki tane küfür savurdum sülalesine sonra pişman oldum ailesinin ne günahı var diyerek. bi kaç tane kişiliğine ve mesleğine küfür ettikten sonra berberi aklımdan çıkardım, aldım elime tarağı. taradıkça sürüden kopan saçlar tarakta toplandı. iki küfür de onlara ettim '' beni nasıl bırakırsınız lan şerefsizler'' diye. sonra daha hızlı taradım saçlarımı. havaya gitmiştim resmen, bu sert tavrımla saçları korkutup köklerine daha sıkı tutunacaklarını düşündüm ama nafile. tarağa baktığımda ağzıma sıçıldığını farkettim. 1 haftalık saç 6 saniyede dökülmüştü. onları alıp bir kenara koydum. geçen süre içerisinde küvetteki su iyice çekilmiş saçlar gözükmüştü. onlarıda alıp yıkadıktan sonra diğer saçların yanına bıraktım ve saymaya başladım. yüzümdeki masum ifade 100 den sonra gözü yaşlı hale dönüşmüştü. sayım bittiğinde tamı tamına 322 tane telin yaklaşık 45 dakikada kafamdan göç ettiğini tespit ettim. ''beni sevmeyen piçleri ben hiç sevmem'' diye bir nara patlattıktan sonra banyodan çıktım.
biraz salonda tur attıktan sonra elimde 322 tane saç teli ve mavi bornozumla, berbere doğru gitmek üzere evden çıktım. gözüm dönmüştü adeta. bana ''saçların gür kel kalmazsın'' diyen berberi blup o saçları suratına fırlatmalıydım. kafamda, berbere girdiğimde söyleyeceğim hakaretleri ve tavırları canlandırıyor ve kendi kendime gaz veriyordum. '' gel bakalım berber serkan, hani lan dökülmezdi saçlarım. edu dracena yaptın lan beni 1 günde şu halime bak'' diye içeri girecektim. bu tepkim karşısında ise hayalimdeki serkan '' abi ben ettim sen etme, sana ömür boyu saç sakal traşı bedava'' gibi bi cümleyle karşılık veriyordu.
hayal aleminde ilerlerken mahallenin piçleri dokuz aylık oynuyordu. ''atın lan abinizin kıllı göğsüne'' diye havaya girdim. iki üç hareket yayıp kaleciyi de zıbarttıktan sonra berberin önüne gittim.
kapının önüne geldiğimde biraz önceki hırçın çocuk yerini, adeta berberin kapısının önünde sevilmeyi bekleyen ve içeriyi süzen bir kediye bırakmıştı. sanırım bu serkan'ın öküz gibi olmasından kaynaklanan bir durumdu. serkan 2 metre boyu ve 130 kilo ağırlığıyla bir berberden çok kulağıyla tır çeken bulgarları andırıyordu. içeriden bana ''gel lan mal gibi kapıda bekliyosun, saçlarda baya uzamış haaa'' diye pöykürdü. saçtığı tükürüklerle de önünde traş ettiği adamın saçını yıkıyordu adeta serkan. hemen içeriye daldım. hal hatırdan sonra bana '' seni bir traş edelim adama dön'' dedi. itiraz edemedim, başımla onayladım sadece. sıra bana gelene kadar da önümde ki posta, takvim, gözcü ve ılıcaklıların tercümanı gazetelerinin arka sayfa güzellerine baktım. posta'nın en iyi resmi koyduğunu düşünürken, serkan omzuma dokunarak ''hadi koç oturda keselim'' dedi. itirazsız oturdum. 10 dakika önceki efeliğimi düşündüm, gözlerim doldu. ama zırbarttığım kaleciyi düşününce mutlu oldum biraz. serkan makinayla saçlarıma giriştiğinde ise kendimi tutamayarak hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. dengemi iyice yitirmiştim artık. serkan bu durumdan rahatsız olucak ki '' ne karı gibi ağlıyosun lan dibimde '' diyerek bir tane tokat patlattı. hemen sustum.
aynadan kafamı süzerken artık saçlarımın 2 numara olduğu gerçeğine alışmaya çalışıyordum. böyle olmamalıydı diye iç geçirirken serkan omzum vurdu ve '' sıhatler olsun, saç kesim ve yıkama 25 milyon alıyım'' dedi. 2 yıldır uğramadığım için 15 milyon zam gelmişti berbere. vermeyip kaçmayı düşündüm bi an. ama aklıma daha güzel bi fikir gelmişti. paraya karşılık serkandan posta gazetesini istedim. kabul etti keriz. yolda mavi bornozumla eve yürüyordum, arkasında adriana lima resmi olan posta gazetesiyle.