statükocu bürokratlardan tutun, onlara büyük bir istekle, şevkle eşlik eden jakoben chp'lilere, zamanında komünizmin en yoz versiyonu olan stalinizmi savunacak kadar eşitlikçi(!) tatlı su sendikacılarına, rakı masasında ülke kurtaran yurdum insanı zihniyetindeki köşe yazarlarına kadar, çok farklı ünvanlara sahip insanların "eyvah anam! imam doktorlar, imam hakimler geliyur!" serzenişleriyle karşı çıktıkları düzenleme. hadi onların neyi savundukları, farklı konumlarına rağmen pastayı nasıl da kardeşçe paylaştıkları belli, anlaşılır. görüyoruz ki bu güruha, düşünme yetisi vardır, biraz sorgular en azından dediğimiz gençler de abuk, tutarsız tespitlerle katılıyor, ki işte o zaman kayış atıyor, "bilmiyorsan sus, rezil etme kendini" küstahlığı dökülüyor dilimden.
şayet siz, bataklık olarak agıladığınız islamcı, daha yumuşak bir ifadeyle cemaatçi yapılanmanın katsayıyla engellenip kuruyacağını düşünüyorsanız, önce gidin bi yüzünüzü yıkayın derim.
sonra da gerçek türkiye'yi tanımaya başlayın. devlete üst düzey emniyet yetkilisi yetiştiren polis akademisindeki cemaatçi yapılanmayı, komiser yardımcılığı sınavından, il emniyet müdürlüğüne kadar her kademede etkili ve yetkili olan f tipi örgütlenmeyi öğrenin. valiliğe giden yolda ilk adım olan kaymakam adaylığı sınavından, ülkenin en iyi kurumlarında kariyer sahibi olmak isteyenlerin girdiği müfettişlik, uzmanlık sınavlarında son söz hakkının kimlere, hangi sulu göz müritlerine ait olduğunu öğrenin. bunlar hakkında az buçuk bilgiye ulaştıktan sonra, imam hatipli kızların avusturya'da tıp, mühendislik okumasını sağlayan sözde vakıfları ezberleyin. aynı amaca hizmet eden eğitim kurumlarının ard arda açtığı, yök tarafından tanınan üniversiteleri ve buralardan mezun olan insanların türkiye'de hangi mevkilere gelebileceklerini öğrenin. saray bosna üniversitesi'nin kimlere hizmet verdiğini öğrenin en azından. tabi bunlar imam hatipliler için geçerli, ki bu yapılanmanın küçük kısmı. asıl kısım üniversite sevdasına düşmüş herkesin o ya da bu şekilde öğrendiği türkiye'deki lise, dershane, üniversite sürecinde gelişiyor.
samanyolu fen lisesi, fatih koleji, fatih fen lisesi, yamanlar fen lisesi, fem dershaneleri, körfez dershaneleri, fatih üniversitesi... bunlar bahsi geçen cemaatin türkiye'de açtığı eğitim kurumlarından sadece birkaçı. bu ve benzeri okullara bir de diğer cemaatlerin okullarını ekleyin. yine de fotoğrafın küçük bir kısmını görebilirsiniz. zira asıl büyük örgütlenme devlete ait fen, anadolu liselerinde yaşanıyor. türkiye'nin her ilindeki üniversite birimlerinlerinde o sevmediğiniz, istemediğiniz imam doktorlar, imam avukatlar, imam mühendisler yetişiyor, arkadan gelenleri yetiştiriyor. kısacası bu katsayı saçmalığının hüküm sürdüğü 10 yıllık zamanda imam hatip mezunu olmamasına rağmen, öteki olarak gördüğünüz insanlardan fazlasıyla yetişti. ha şimdi kalkmış, sanki bu yıl birden bire bu zihniyetteki insanların peydah olacağını, üniversiteleri "şimdi" ele geçireceklerini düşünüp, "böhüü çok korkuyom ben" demenin ne anlamı var? madem bu kadar karşısınız, madem bu kadar büyük kin besliyorsunuz 30 yıldır aklınız neredeydi?
bu 10 yıllık süreçte o ya da bu şekilde imam hatipe gitmiş insanlardan, belli bir cemaatin korumasında yurt dışına gidemeyen, özel üniversitelerde okuma imkanı olmayan, kısacası dar gelirli insanları engellediniz. belki ailelerinin zoruyla, belki de toylukla verilen yanlış kararlar yüzünden hayatı boyunca sevmeyecekleri, yapmak istemeyecekleri mesleklere, statülere mahkum ettiniz. ama işin en acı, en zalimce tarafı "biz imam hatiplileri istemiyoruz" diyemeyecek kadar korkak olduğunuz için küçük azınlığı engellemek uğruna, bu davada hiçbir yeri olmayan çoğunluğu, tüm meslek lisesi mezunlarını yakmanızdı.. bence bu ülkede mazlum edebiyatı yapacak, "hakkımız yendi" diyebilecek (eğitim alanında) bir kesim varsa, o da, konuyla yakından uzaktan alakası olmayan "gerçek" meslek lisesi öğrencileri ve mezunlarıdır.
şimdi kalkmış bazı goygoycular "ama bu adaletsizlik! (düz) lise mezunlarının işi iyice kötüleşti" diyorlar, ki bir yerde haklılar, ama adaletten bahsederken zerre kadar samimi ve inandırıcı değiller. şayet bir insan kazanırken yapılan zalimliğe susup, kaybetmeye başladığı zaman hak, hukuk teraneleri okumaya başlıyorsa riyakarın önde gidenidir. düştüğü yer müstahaktır ona!