mimar ne yapar?
analiz eder, düşünür, çözümler, tasarlar, çizer ve uygular lakin burda yazıldığı gibi kolay değildir efendim.
mimar garip bir eğitim sürecinden geçer. genellikle hiç bir piyasa deneyimi hatta şantiye yüzü görmemiş hocalardan ders alırlar ki bu işiniz mezuniyetten sonra çok zor olacağının alametidir.
mimarlık eğitimi boyunca sizi özgür düşünmeye iterler, ki çok iyi bişeydir, ama gelin görün ki gerçek yaşam öyle değildir. kaldı ki bu özgürlük malzeme ve teknik bilinciyle birleşmeyince olmaz.
inşaat müh. aksine kızlarca secilmiş bir bölümdür. bu bölümün puanını yükselten gerekçelerden biride budur zaten. yoksa kimselerin bunca mimara ihtiyacı olduğunu düşünmemekteyim. oysa inş. müh daha çok iş yapar haldedir.
tüm mühendislik fakültelerinde okuyan erkekler salyalarını akıyarak mimarlık fakültesi önüne kamp kurarlar, hatta mimarlık kantinini, kütüphanesini (ki bizim ki boğaz manzaralı idi adamlarda haklı) bilgisayar odasını ve masalarını kullanırlar. illa manita yapılacakmışcasına girer çıkarlar fakülteye.
mimar erkekler ise bunca kız içinde artık kız sohbetlerinden gına gelir; kaçmaya çalışırlar buda ayrı bir abukluktur efendim.
ama genelde yaz gelince, tüm kış güzel güzel sohbet ettiğiniz kız arkadaşlarınızın 'karşı cins' olduğunuzu keşfedersiniz. artık arkadaşsınızdır ki iş işten geçmiştir. sevgili olamazsınızdır. baharla beraber genel kanın kıpır kıpır olması ve karşı cinse olan zaaflarını bastırmaya çalışırsınız. zaten çokda vaktiniz yoktur 'sevgili' olmaya. çokca çizim yapmanız gerekir çünkü.
evet çizersiniz.. hemde öyle böyle değil..
günler.. geceler. haftalar boyunca... buna tahammül etmeniz gerektiği gibi hiç bişeyi beğenmeyen hocalarla uğraşmanız gerekir. sanki bir haftadır çizdiğiniz şey o kadar dandikmiş gibi 15 dakka içinde hoca projenizin içine eder. bunu yaparkende yaptığınız yanlışlıkları sizin onaylamanızı ister ve sizde koyun gibi onaylarsınız ... kendinizden soğursunuz.
sonra maketler vardır. uhu koklamaktan beyninizin bir bölümünü yitirdiğinizi yıllar sonra anlayacaksınızdır. ama o bitmeyen geceler boyunca çizim yapar ve maketi sona bırakarak, proje jurisine bir kaç saat kalana kadar uğraşırsınız durmadan. okulda illaki proje ile birlikte maketinde içine edeceklerdir.
tüm arkadaşlarınız yarı gergindir juri zamanları, uykusuzdur, bir süre sonra cinsiyet, zaman ve mekan kavramını yitirisiniz. siz 'her hangi birisinizdir' artık , projesini yetiştirmek zorunda olan.
bi de hocalar vardır ki anadoludan gelmiş öğrencilere düşman gibi ramazanda oruç tutarken burnunuza sokar gibi 'kokteyl' verir koridorda. herkese şarap 'ısmarlar'. kimsenin ne içtiği, ne zaman içtiği umrumda olamamasına rağmen hatta bunu dindeki 'hoşgörü' ile bağdaştırmama rağmen; sizin ramazan içerisinde 'şarap' içmiyor olmanız 'mimlenmenize' sebep olabilmektedir. fakültedeki en garip olaylardandır.
yalan stajlarda bile, okulda öğrendiklerinizin gerçek hayatla çokda alakalı olmadığını görmeye başlarsınız.
en sonunda mezun olur ve mimarlık ünvanı alırsınız.
tüm bunlara rağmen çok güzel bir bölümdür mimarlık. yukarda yazılı olan tüm kötü imajların arkadaşlık bağlarını arttırdığını ve kendi karakterinize yakın insanlarla birlik oluşturduğunuzu görürsünüz. matematik, fizik, kimya ve ağır analitik hesaplar asla görmezsiniz. aldığınız en baba türev bile lise 3 dekine denktir. mimarlık sayısal bölümün sözel fakültesidir. en sosyal yapıya sahip olacağınız ve kişisel gelişminize en çok yarayan bölümdür. koyun gibi gidip gelemezsiniz, illaki sosyal guruplara katılmak zorundasınızdır. 10 kişilik proje gruplarında ve ya diğer derslerde ortak analiz ve değerlendirmeler yapmak sizin ufkunuzu açacaktır. ama mezun olduğunuzda bambaşka bir dünyaya doğduğunuzu göreceğiniz gerçeği hala yanı başınızdadır.
vel hasıl dikkat edilesi bir bölümdür ama mimarlıkla övünecek kadar da sevdiğim, nacizane okuduğum bölümümdür.