ruh adam öyle böyle bir eser değildir, okunacağını bilsem de hakkında paragraflarca yazı yazsam.
Lakin okunmayacaktır.
yine de bir şeyler yazmak gerekli
bu eseri, anlamak her baba yiğidin harcı değildir.
Kitabın başında Mete Han'ın yiğidi burkay vardır, o aşkı için yaptıklarından ötürü lanetlenmiştir lakin bu laneti yüzeysel olarak herhangi biri anlayabilecekken derinlemesine ve içselleştirerek sadece ve sadece Türk kültürünü, türk töresini yüreğinde taşıyan yiğitler delikanlılar anlayabilir.
Ayşe Pusat'ın eşine olan bağlılığını da.
Şeref'in hayal kırıklığını da
Türk kültürünü içerisinde yaşatan Türkler anlayabilir.
Ama her şeyden öte Selim pusat'ın hayatındaki çelişkileri, sonlarına doğru Tanrı'nın muhakemesi anındaki hissettiklerini...
başına bir aşk yüzünden gelen her türlü onursuzluğu, ama onu bu onursuz aşka iten koşulları, boşluğu.
Selim Pusat'ın onursuz da olsa güntülü'ye olan aşkı roman boyunca uzun uzun anlatılır lakin
geri gelen mektup şiiri tek başına o aşkın büyüklüğünü ve güzelliğini dünyadaki bütün kurgu aşklardan da öte etkileyiciliğini özetler. her ne kadar onursuz da olsa!
Gerçi şuan yeni bozulmuş nesil ıssız adam izleyip ona ağlayıp Aşk denen olguyu yorumladığını sanıyor.
Lakin bu roman Güntülü'yle Selim Pusat'ın aşkından öte romandır. çünkü onların aşkı aslında dünyevi zevklerin derin bir sembolizmidir. asıl anlattığı ise Sadece ve Sadece Türkler tarafından anlaşılabilir.
--spoiler--
Leyla, selim pusat'a