yemeğininin tadına bakmadan tuz atan insandır kendisi. bundan daha alternatif tanımı mı olur. oda herkes gibi insan yani.
o değilde daha lise yıllarındaykene; üniversiteye gidip, mezun olup, süper bir kariyer hayalleri buram buram beynimde tütüyor iken şu şehir efsanesini duydum.
sabancı işe alacağı kişileri önce yemeğe götürür yemeğin tadına bakmadan tuz atıyorsa o kişiyi elermiş. *
yemin ediyorum size hayallerim yıkıldı. benki yemeğin üstüne tuzu bocalayan biri olarak
-ki tuzlukla bocaladığımı düşünün, aslında bizim oralarda * öyle kibar yollu tuzluk yoktur batırırsın bibirini; küçük bir tabağa tuz konan yere hatur hutur yersin. hatta elinle yoklarsın tuz tabağını, bazılarımız ekmeğinide bandırabiliyor.o derece.neyse işte bu şekilde bir betimleme insana iğrenç gelebilir efenim ama o çatal bıçakla sosyete tarzı yemek yiyiminin egoyu doyurduğu kadar mideni boşalttığı için bu tarz bir yemek yeme bırak insanı tiksindirmeyi iştahını açar.
benim bir dayım vardır.ki bizim ailemizin geneli böyledir. yemek yerken tok olsanda açıktırır adamı. o ekmeği koparışlarımız, yemeğe banmamız, biberle tuzu buluşturmamız...*
acıktım bak.
hem tuz ekmek için aklıma öyle yanarlı dönerli yemekler gelmiyor. aklıma ilk gelen zeytin yağı, yoğurt, biber. yemedinmi gülüm hiç.
hayatının kaybı.-
işte bu şehir efsanesi benim geleceğe dair hayallerimi yıktı. fakat efenim kalkıp yemeğin tadına bakmayı hayatıma geçirebildim mi? hayır.
nedeni şudur. baksam da, bakmasam da o yemeğin üstünde beyaz taneciklerimi görmeliyim.
zira tuzluk çıkalı o tabak kullanılmaz oldu. damak keyfimiz, sofra adabımız, yemek seçimimiz değişir oldu.
nerde efenim o yoğurtlu,zeytin yağlı,biberli günler.şimdi tuzu küçük kağıtların içine koymaktalar. ben üstüne ekmişim ekmemişim eski tadı mı kaldı tuzun?
hiç sizinki de iş..