film üzerine haşmet babaoğlu'nun gazetedeki köşesinde yazdığı yazı gerçekten düşünmeye değer bir film olduğunu gösteriyor.
serinin bu filminde yıllardır birlikte görmediğimiz mulder ve scully'nin yan yana gelip hiç bir şey olmamış gibi devam etmesi yerine karakterlerin üstündeki hantallığın filme yansıtılması aslında karakterlerin ruhuna olan saygıyı gösteriyor olmalı.
kim ne derse desin x-files öyle sıradan bir dizi değildi, filmleri de deği.
filmi izleyenler keşke x files'in öncelikle 'düşünmeye' dayalı bir dizi olduğunu hatırlayabilselerdi.
x files öyle muhteşem görsel efektlerle, 40 dakika süren savaş sahneleriyle, süper yakışıklı adamlarla hoş kızların sevişme sahneleriyle, teknolojinin ve paranın konuşturulduğu sinema teknikleri ile bir yere gelmedi.
x files insanlara 9 sezon boyunca gerçeği arattı.
düşündürdü.
ve files i want to believe'de üzerine düşen görevi yaptı.
gerçekten x files'e gönül verenler filmin dediklerini anladı.
filmin son sahnelerinde beliren chris carter'da duruşuyla filmin sonunda herkesi selamladı.
tabi sadece bakmayı bilenleri...
''X-Files notları: Uzaylıların yerine kimler geldi?''
Film henüz bitip salonun ışıkları yanmıştı ki, içimden şöyle dedim kendime; iyi ki X-Files dizisi fanatiklerinin yazıp çizdiklerine aldırmayıp filmi seyretmeye gelmişim!
Çünkü eğlencelik fanatizmler bile tehlikeli biçimde insan zihnini körleştiriyor.
Günlerdir " X-Files; inanmak istiyorum " filmiyle ilgili internet ortamlarında yapılan tartışmaları izliyorum; geçmişte bu dizinin "fan"ı oldukları belli sinema eleştirmenlerinin yazılarını okuyorum.
Onlara kalsa, film dizideki parıltıdan uzak ve fena halde dandik!
Hatta kimilerine göre tam bir vakit kaybı ve apaçık rezalet!
Peki doğru mu bu? Hayır!
***
Elbette " X-Files: inanmak istiyorum " bir polisiye başyapıtı falan değil.
Ancak heyecanlı ve hepsinden önemlisi zaman zaman gerçekten düşündürücü bir gerilim filmi.
Fakat geçmişte özel ajan Mulder ile doktor Scully'nin maceralarına tutkuyla bağlanmış olanlar diziden kalkarak çekilmiş bu filmi tu kaka etmekte birbiriyle yarışıyorlar.
Oysa sadece şu diyalogun düşündürdükleri bile insanı yerine çivileyecek özellikte...
Mulder: O rahip sana ne demişti?
Scully: Birdenbire "Vazgeçme!" demişti.
Mulder: Neden?
Scully: Bilmem. Belki seninle ilgilidir.
Mulder: Bana değil, sana "vazgeçme!" demiş!
Scully: ( Rahibin geçmişte pedofili suçlusu olduğunu hatırlatan ve ona güvensizliğini vurgulayan bir tavırla) Hıhh!
Mulder: Bak, Peder Joe şeytanın temsilcisi olsaydı, Şeytan'ın asla söylemeyeceği bir şeyi söyler miydi? Belki de asıl cevap budur işte! "Asla vazgeçme!"
***
Filmden çıkarken ister istemez şu da takıldı aklıma...
Hollywood da ufak tefek değişikliklerle de olsa Soğuk Savaş temalarına, "iki kutuplu dünya"ya geri mi dönüyor?
Uzaylıların modası geçiyor mu?
Uzaylıları çağrıştıran tek şey Mulder'ın ofisindeki afişte görünen uçan daire resmi.
Filmin kötü adamları Ruslar!
Hatta bu yüzden filmin son bölümü neredeyse eski James Bond filmlerini andırıyor.
Ha, bir de din adamları var!
Halleri tavırları itici, geçmişleri karanlık, iyiden-doğrudan yana tavır alırken bile haşin bir dil kullanan din adamları var.
Film alttan alta sanki şöyle demek istiyor...
insanlar "bilinmeyen"e, doğaüstüne, Tanrı'ya ve daha birçok şeye inanmak istiyorlar; buna ihtiyaçları var.
Ama...
Din adamlarıyla bu iş olmaz!